‘Cahillik mutluluktur’ diye bir söz vardır, bilirsiniz.

Bu sözü duyduğumda çok şaşırmış ve bunun üzerine uzun bir süre kafa yorduktan sonra nasıl bu kadar mutu olduklarını birçok insanı da görerek anlamıştım!

Ne güzel aslında cahil olmak!

Kafaya takacak hiçbir derdinin olmaması. Daha da ötesi kafaya taktığın dertlerin hiçbir zaman aslında dert yerine geçmemesi.

Dert sahibi olurken sadece malı, mülkü, gücü, makamı yani nefsinin istediği her şeyi ön plana almak.

Sizce de güzel ve mutluluk verici değil mi!

İstediğiniz zaman istediğin gibi davranıyor, istediğin parayla kimseye hesap vermeden istediğiniz gibi harcamak!

Etrafınızdaki herkese söz geçiriyor ancak nefsinize söz geçiremiyorsunuz.

Fakiri, garibi, ezileni, zorlalanı dert etmiyorsunuz.

Hiçbir şey okumuyorsunuz mesela. Ne günlük gazete, ne de 3 sayfa kitap. Ne Ömer Seyfettin’den haberiniz var ne de Yahya Kemal’den.

Ne Peyami Safa düşündürüyor sizi, ne de İlber Ortaylı.

Ne Necip Fazıl’ın şiirlerindeki anlamı anlamak için bir çabanız var, ne de Nihal Atsız şiirlerinde coşacak bir yüreğiniz…

Ülkede ne olup bitiyormuş sizin için önemli değil. Sizin yerinize parti başkanlarınız konuşuyor zaten. O ne derse herhangi bir süzgeçten geçirip kabul etmek gerekir. Ne yani boşu boşuna düşünüp bir de kafanızı mı yoracaksınız. Hiç gerek yok. Sizin için düşünen başkaları var zaten!

Böyle hayatı yaşayan başka canlılar da var ama zaten…

Önemli olan insan olabilmek değil mi?

Önemli olan bu hayata bir güzellik bırakabilmek, fikirlerinizle insanlara bir şeyler katabilmek değil mi?

Biliyorum zor iş. Her düşündüğünüzde, her kitap okuduğunuzda, her fikrinize beyan ettiğinizde baskı altına gireceksiniz.

Biliyorum fikriniz oldukça cahillik döneminiz kadar mutlu olmayacak, hatta daha önce olmayan bir sürü derdin sahibi olacaksınız.

Ama insansınız. Bir dert üzerine varız bu hayatta. Ve insan dert sahibi olmazsa olmuyor. Ve bazen öyle bir derdiniz oluyor ki bin dermana değişemiyorsunuz.

Cahilliğin mutluluğundan, derdin dermanını bulmaya hoş geldiniz…

(31.03.2023)