15 Temmuz 2016 tarihinde bir kafede oturup sohbet ederken gelmişti darbe girişimi haberi. Yok yahu ne darbesi, hangi çağda yaşıyoruz cümlesi birkaç saat sonra boşa düşmüştü. Yaşanan bir darbe girişimiydi. Ankara’da uçaklar uçuyor, insanlar katlediliyordu. Genelkurmay Başkanı derdest ediliyor, Cumhurbaşkanı’nın etkisiz hale getirilmesi için özel birlikler Marmaris’e gidiyordu. 2000’li yılların Türkiye’sine yakışmayacak ne varsa yaşanmıştı o gece. İşin sonunda millet devleti sokaktan toplamıştı!

Şahsi olarak henüz tarihler 15 Temmuz iken sosyal medyamdan ‘Bu kalkışmayı yapanlar idam edilmelidir’ yazmış ve daha sonra sokaklara çıkmış, geceyi Çardak Havaalanı’nda geçirmiştim. Elimizden gelen buydu. Namlusunu millete çeviren tanka selam durulmazdı! Beğenmediğim iktidarı devirmenin yolu sandıktı…

15 Temmuz sonrası ise başka bir tablo ile karşı karşıya kaldık. Tutuklanması gerekenlerin dışarıda olduğu, özgür olması gerekenlerin cezalar aldığı ve verilen cezaların vicdanlarda oluşturduğu büyük yaralar oluştu. Verilen cezalardaki siyaset gölgesi her geçen gün daha da belirgenleşti. ‘Parsel parsel’ ifadesi ile özetlenebilecek yakınlıklar yokmuş gibi hareket edildi. Arkanızda siyasi güç yoksa ‘parsel parsel’ veren siz olsaydınız ne cezalar alacağınızı lütfen düşünün!

Okullara gittiğimde karşılaştıklarımı da çok doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Okullarda abartılı 15 Temmuz köşelerine şahit oluyorum. Kurucu değerlerden daha fazla 15 Temmuz’a gönderme yapan fotoğraflar, yazılar ve daha birçok done sergileniyor.

Halbuki 15 Temmuz bu ülkenin utanç duyması gereken günlerinden bir tanesidir. Bu yüzyılda Türkiye gibi bir ülkede hala darbeyi aklının ucundan geçirebilen asker, polis, memur olması hakikaten utanç verici. Dini kendisine kalkan yapan ve ülkenin değerleriyle oynayarak darbe girişimine kalkışan Fetö’nün, yıllar içinde nasıl güçlendiğini çocuklara nasıl anlatacağız mesela! Her iktidar ile içli dışlı olarak her yerde yükselen, son zamanlarda ise altın devrini yaşayan ve gücünü darbe girişimine kadar çıkaran bir örgütü nasıl açıklayacağız! Bir örgüt böylesine güçlenirken; okullar, hastaneler, yurtlar, evler açarken siz ne yapıyordunuz diye sorsa çocuklar verecek ne cevabınız var!

Elbette 15 Temmuz anlatılmalı. Dini ya da ideolojik değerleri kendisine kalkan yapan, kutsal değerleri ölümüne sömüren bu yapılara karşı Türk milletinin hücrelerindeki hasletleri anlatmalıyız. Ahmet Yesevi’yi, Sarı Saltuk’u, Yunus Emre’yi, Ziya Gökalp’i, Abdürrahim Karakoç’u ve daha nicesini. Ömer Halisdemir gibi kahramanların varlığının ne kadar kıymetli olduğunu anlatmalıyız.

Okullarda ise siyasi yönlendirmelerin de içinde olduğu neler neler anlatılıyor. Bu anlatılanların da sıkıntısını ileride hep birlikte yaşayacağız.

15 Temmuz’u tabi ki unutmayalım. Bizi 15 Temmuz’a götüren süreci unutmayalım. 15 Temmuz’u panellerle, konferanslarla, filmlerle doğru şekilde analım, anlatalım. İşi sadece bir siyasi partinin gövde gösterine çevirmenin sonucunu 15 Temmuz anmasına katılan insanların azlığından anlayabilirsiniz…

Allah bir daha bu ülkeye 15 Temmuz ve bizi 15 Temmuz’a götüren süreç gibi bir dönem yaşatmasın.