Türk’ün son merhalesi olan Cumhuriyet’e geçişimizin 100.yılına girmek üzereyiz. Tarih boyunca nice devletler kurduk. Nice devletlilerimiz 100 yılını görmeden tarihin sayfaları arasında kayboldu. Bazıları imparatorluk haline geldi, yüz akımız oldu.

100 yıl önce ise yitip giden bir devletten yeni bir sistem inşa edildi. Apoletlerini sökerek her şeyi göze alanlar sonunda muzaffer olmayı bildi. Sonuçta halkın devlet idaresine katılacağı Cumhuriyet sistemi üzerinde mutabık kalındı.

Türkiye’nin önemini çevremize bakarak dahi anlayabiliriz. Biliyorum çok eksiğimiz var. Biliyorum hala istenilen seviyede değiliz. Biliyorum yapılan yanlışların bedelini bazen çok ağır ödüyoruz. Ancak bu kadar zor bir coğrafyada 100 yılımızda hala dimdik duruyor olabilmek Türk gençliği için iftihar meselesi olmalı.

Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yeni devlet ve sistem inşa edenlere hayırla yad etmemek mümkün değil. Yaşadığımız coğrafyada yaşanan kaoslar, savaşlar ve daha bir sürü şeyin ortasında ayakta kalıp hayata tutunma çabası çok değerli. Bunu başarmak hele ki 1920’nin şartlarında ne kadar zordu kim bilir. Ancak inanmak her şeyin başı sanki. Yazar Nihat Genç şu şekilde ifade ediyor:

‘’ Toplar yenilir, ordular yenilir, nükleer bombalar yenilir. Yenilmeyen tek şey inançtır, haklı olduğuna inanmaktır. Haklıysanız, yer gök, dağ taş, kuşlar kayalar, ruhlar, öte alemler, annen baban, ataların herkes senin yanında savaşa girer. Öteler-buralar, tabiat-denizler seninle bu ölüm kalım savaşına girer ve kimse seni durduramaz.’’

Durduramadı ve Türkiye Cumhuriyeti Anadolu coğrafyasında güneş gibi parladı. Her mazlum sıkıştığında başını buraya çevirdi. Bosna, Kosova, Suriye, Filistin, Irak...İnsanların nerede canı yansa Türkiye diye feryat etti. İmparatorluk bakiyesi bir devletten beklenti hala çok yüksek. Türk milletinin vefakar, samimi, mazluma el uzatan yanı hala coğrafyanın en büyük umudu…

100.yıla girdiğimiz bu günlerde Cumhuriyeti kuran, yaşatan, yaşaması için çaba gösteren herkese minnettarız.