Son dönemde Dünya ekonomisi bir dizi küresel problemle mücadele etmek zorunda kaldı. Covid-19 salgını, ticaret savaşları, jeopolitik gerginlikler, göç sorunları, iklim krizi ve tedarik zincirinin bozulması sonrasında küresel düzeyde en önemli ekonomik sorun olarak ortaya çıkan enflasyon. Küresel düzeydeki enflasyonist baskılar nedeniyle tedbirli politikalar izlenmesi ekonomik aktivite üzerinde baskı oluşturmasının yanında dış talepte sınırlamalara sebep oldu. Küresel olarak uygulanan sıkı para politikaları, genişleme yönünde atılacak adımların mecburen geciktirilmesi, doğal sonuç olarak ekonomik aktivitedeki büyümenin yavaşlaması geleceğe yönelik belirsizlikleri ve kırılganlıkları beraberinde getirerek küresel ticaretin sağlıklı işleyişi ile ilgili de tehdit oluşturdu ve oluşturmaya devam etmektedir. Küresel ekonomimde önemli aktörlerden biri olmaya çalışan Türkiye de global ölçekteki bu zorlu süreçten pek tabiyki etkilendi. Küresel ekonomik ve finansal problemlere paralel olarak Türkiye’de salgın, enerji, gıda, mülteci krizi olmak üzere pek çok krizle karşı karşıya kaldı. Süreçte küresel krizlerin etkilerinden korunma amaçlı üretim, istihdam ve ihracat merkezli farklı politikalar uyguladı. Sözkonusu ekonomi politikaları oturtulmaya çalışılırken 6 Şubat depremiyle birçok ilde ekonomik aktivite durma noktasına geldi ve hem genel ekonomi hem devlet bütçesi negatif etkilendi. Sonrasında ise Türkiye yoğun bir yerel seçim dönemini geride bıraktı. Türkiye’nin geçtiğimiz bu süreçte hem küresel hem de ulusal düzeyde pek çok iç-dış problemle karşı karşıya kaldığı görüldü.
Toplumun her kesimini direkt etkileyen enflasyon Türkiye’nin de uzunca süreden beri mücadele ettiği makro bir problem. TCMB enflasyonla mücadele için Haziran ayından bu yana parasal sıkılaşma yönünde adımlar atarak enflasyonu sağlıklı bir zemin üzerine oturtmak için sıkı para politikası uygulamaya, tüm para politikası araçlarını kullanmaya devam ediyor. Ekonomiyi soğutma anlamında atılan adımlar enflasyonun ateşini söndürmek üzere ancak veriler, iç piyasada talebin halen canlı olduğunu gösteriyor. Bu nedenle TCMB’nin uyguladığı parasal sıkılaşma adımlarının maliye politikası ile de desteklenmesinin elzem olduğunu gösteriyor. Nitekim eş güdümlü ve bütüncül politika uygulanması başarıyı etkileyecek faktörlerin başında yer alıyor. Dolayısıyla uygulanan sıkı para politikasının yanında maliye politikasının da etkin bir şekilde devreye girmesi önem arz etmektedir. Mevcut ekonomi yönetimi, başlangıçtan bu yana, rasyonel ekonomi politikalarına geçişin sağlanacağı yönünde reel mesajlar vermektedir. Bu kapsamda kurala dayalı, uluslararası normlara uygun ve öngörülebilirliği arttıran program çerçevesi öngörülerek kademeli bir program anlayışı benimsendiği bunun da orta vadeli program dahil tüm politika adımlarına yansıtıldığı görülüyor. Bunun yanında cari açığın kalıcı bir şekilde düşürülmesi, makrofinansal istikrarın sağlanması, dezanflasyon süreci, enflasyonun tek haneye indirilerek fiyat istikrarının sağlanması, mali disiplinin sağlanarak bütçenin rahatlatılması ekonomi yönetiminin diğer hedefleri arasında olduğu görülüyor. Bu sebeple atılan adımlardan biri de 13 mayısta açıklanan tasarruf ve verimlilik paketi. İzleyip sonuçlarını göreceğiz.
Hedefleri açıklanan veriler paralelinde değerlendirdiğimizde, Dünyada ve Türkiye’de yıl içinde gerek küresel ekonomik gerekse iç hadiseler kaynaklı harcamalardan kaynaklı bazı bozulmalar nedeniyle bütçe tahminlerinde yukarı yönde revizeler gerçekleşti. Ayrıca deprem sonrası yeniden yapılanma çalışmaları bütçenin harcama tarafında yük oluşturmaya devam ediyor. En son açıklanan Nisan ayına ilişkin verilere göre Merkezi Yönetim Bütçesi Nisan ayında 177,8 milyar TL açık verdiği görülüyor. Ocak-Nisan dönemini kapsayan ilk 4 ayda 691,3 milyar TL açık gerçekleşti. Bütçe açığının yüksek seyrinin sürdüğü görülüyor. Bu noktada kamu harcamalarının etkin bir şekilde yönetilmesi uygulanan ekonomik programı güçlendirmesi bakımından kritik öneme sahiptir. TCMB tarafından açıklanan ödemeler dengesi verilerine göre cari işlemler hesabı Martta 4,54 milyar dolar açıkla beklentilerinin üzerinde gerçekleştiği görülüyor. Türkiyede cari açık halen yüksek bir seyirde devam etmesine karşın global ölçekteki pozitif etkilerle (açıklanan kredi notları, yatırım ortamının iyileşmeye başlaması, yönelen sermaye akımları, cds in ciddi manada düşmesi vb) birlikte ele alındığında azalma yönündeki eğilimini sürdürmesi olumlu bir görünüm oluşturuyor. Uygulanan programın tüm ekonomik kesimler tarafından desteklenmesi, piyasa aktörlerine güven vermesi önem arz etmektedir. Nitekim kredi notlarındaki olumlu seyir, CDS’deki azalma, ülkeye yönelen sermaye akımları ve yatırım ortamının iyileşmeye başlaması ekonomide dengelenme sürecinin başlangıcını oluşturacak koşullara zemin hazırlamaktadır.
13 Mayısta açıklanan “kamuda tasarruf ve verimlilik paketi” maliye politikası tarafındaki desteğin önemli bir başlangıcını oluşturmaktadır. Açıklanan paketin deprem ve afet riski harcamaları hariç kamu açığının azaltılması ve bütçe disiplini çerçevesinde harcama, tasarruf ve verimliliği öncelemesi bakımından önem arz etmektedir. Pakette yer alan fiyat istikrarında kalıcılığın sağlanması, cari açığın azaltılıp sürdürülebilir kılınması, yeşil ve dijital dönüşümle birlikte yeni sanayi politikasının uygulamaya konulacak olması, risk priminin düşürülmesi yönündeki hedefler ekonomi yönetiminin yol haritasını göstermesi ve kararlılığı anlamında önemlidir. Harcama tedbirleri arasında yer alan mali disiplinin sağlanması, ekonomide güven ve istikrarı sağlayacak bir çıpa olması bakımından önem arz etmektedir. Bunun yanında pakette mali mevzuata ve tedbirlere uyum modeli kapsamında izleme, denetleme, raporlama ve yaptırım yönündeki tedbirler sistemin hayata geçirilmesi noktasında önemli bir adım oluşturmaktadır. Tedbirlerin sadece paketle sınırlı kalmayıp önümüzdeki dönemlerde özellikle gelirler tarafında ilave adımlarla ekonominin yapısal gücünün desteklenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Nitekim gelirler tarafında da kayıt dışılığın azaltılması, etkin olmayan istisna, muafiyet ve indirimlerin gözden geçirilmesi ve vergi reformu ekonomi yönetiminin gündeminde olduğu yönünde sinyaller verilmektedir.
Yeni ekonomi yönetimi tarafından gerçekleştirilen politikalar temel göstergelerdeki bozulmaları iyileştirmeye yönelik rasyonel adımlar olarak değerlendirilebilir. Nitekim uygulanan politikaların tavizsiz sürdürülmesi -ki bu çok önemli-, kalıcı kazanımlar oluşturulması ve tüm kesim tarafından desteklenmesi ekonomi üzerindeki çıktılarını daha belirgin hale getirecektir. Bu konuda kararlılık beyanları, piyasalarda güven ortamı oluşmasına yardımcı olmaktadır. Yaptığımız açıklamaları bir arada değerlendirdiğimizde hem Dünya hem de Türkiye ekonomisi için oldukça zorlu geçen dönemin ve uygulanan makro ihtiyati tedbirlerin ardından ekonomilerde taşların yavaş yavaş yerine oturması beklenmektedir. Bu süreçte Türkiye’nin ekonomik taraftaki başarısı her zamankinden daha önemli hale gelmektedir. Türkiye ekonomisini şekillendirecek birçok unsur bulunuyor. Ancak enflasyonla mücadeleden taviz vermeden, mali disiplinin tavizsiz uygulanarak bütçe açığının azaltılması, tasarruf ve verimlilik adımlarına ülke çapında devam edilmesi, cari açık meselemizin fazlaya dönüştürülene kadar dış satım sağlayacak marka üretimlere yönelinmesi elzem gözüküyor.