1924 yılında gerçekleştirilen, Türkiye’de yaşayan Rumlar ile Yunanistan’da yaşayan Türklerin yer değiştirmesini konu alan bir kitap yazarken fark ettim o günkü adıyla Hilal-i Ahmer, bugünkü adıyla Türk Kızılay’ının önemini.

Yollara düşen milyonlarca insana el uzatan bir kurum. Yolda yemeklerini vermeye çalışıyor. Gemi yolculuğu öncesi tüm mübadillere aşılarını vuruyor salgından dolayı büyük sıkıntılar yaşanmasın diye. Kadınların yoldaki doğumlarına yardım ediyor. Tüm imkansızlıklara rağmen…Adeta destan yazıyorlardı. Hatıralarını yazan birçok kişi mübadele döneminde Kızılay’ın çok önemli işlev gördüğünü anlatıyordu.

Okul döneminde herkes gibi ben de Kızılay Kolu olmak için çabalardım. Bir havası vardı Kızılay kolunun. Mesela sınıftaki ecza dolabının sorumluluğu size verilirdi. Kolunuza, üzerinde hilal olan kolluğu takmak övünç vesilesiydi.

Kardeşimin kan ile ilgili rahatsızlığında başvurduk Kızılay’a. İstediğiniz kanı veriyorlardı ancak karşılığında başka bir kan bağışı yapmanızı istiyorlardı. Can derdine düştüğümüzden çok üstüne düşmemiştim ama biraz içerlemiştim doğrusu.Kurban Bayramı’nda vekaletimi ilk yıllarda Kızılay’a veriyordum. Bosna’da, Çad’da, Bangladeş’te, Kazakistan’da kurban kestirmenin maneviyatı beni çok mutlu ediyordu.

Gönül dünyamızda bambaşka yerde olan Türk Kızılay’ının son geldiği nokta benim ve benim gibi milyonlar için hayal kırıklığı oldu. Kızılay gibi bir hayır kurumunun başında olan Kerem Kınık, 2019 İstanbul seçimlerinde çıktı ve sosyal medyasından ‘Binalı Yıldırım’ı destekleyen yazılar paylaştı. Bulunduğu kurumun ağırlığını zerre düşünmeden…İnanamadım. Bu kadar sorumsuzluk olmaz dedim. Ama oldu. Bugünlerde spor alanında siyaset olmaz diye feryat edenleri o günlerde hayır kurumunda siyaset olmaz dediklerine şahit olmadım maalesef!

Anlamsız bir şekilde sodanın üzerinde yazan Türk Kızılay’ından ‘Türk’ ibaresini çıkardılar. Çözüm süreci dönemiydi. Öyle isteniyordu belli ki. Açıklamaları ise bunun ticari kaygılarla yapıldığıydı. Neresinden tutsanız elinizde kalıyordu mesele…

Üstüne Ensar Vakfı üzerinden dönen gereksiz olaylar eklendi. Ve depremde çaresizlik içinde kıvranan Kızılay’ı gördükçe üzüntüm daha da arttı. Depremin hemen ertesinde çadır satan bir yardım kuruluşuydu artık Kızılay. Başındaki Kerem Kınık önce normal ve ahlaki dediği çadır satışını birkaç gün sonra ‘Bana sorsalar ben izin vermezdim’ diyerek açıklıyordu. Depremin 2.gününde her yere ulaşıldı yalanını söyleyen şahıs da kendisiydi.

Geçmişimizin güzide kurumunu bu hale getirenleredir sözüm:

Bize güzide kurumumuz Türk Kızılay’ını geri verin!

(04.03.2023)