İnsanın geldiği için sevindiği, gelince iftarıyla sahuruyla, aile yemekleriyle bir başka dünyaya geçiş yaptığı Ramazan ayındayız. Kendi dünyamızda neleri değiştirebileceğimizi tartıştığımız, daha güzel insan olma adına adımlar atmaya çalıştığımız bu ay her yıl olduğu gibi bu yıl da bereketiyle sofralarımızda, hayatımızda…

Bu girişten sonra bir tespitimi aktarmak istiyorum. Sosyal medya dünyamızı çok küçülttü. Artık her yerde olan her şeyden haberimiz var. Bosna’yı takip ediyorum mesela. Caddelerin Ramazan ayına özel süslendiği, camilerin etrafında iftar sofralarının kurulduğu, çocukların iftar yapacakları camilerin süslendiği bir dünya var. Avrupa’da da bazı caddelerde Ramazan ayına özel süslemeler dikkat çekiyor. İngiltere’nin Chelsea takımı tribünlerinde iftar organizasyonu yapıyor mesela…

Sonra güzelim ülkeme dönüyorum. Mesela gidiyorum bir alışveriş merkezine. Yılbaşı ya da sevgililer günü gibi tüketim çılgınlığından başka hiçbir anlamı olmayan günlerde her yeri süsleyen alışveriş merkezlerinde yaprak kımıldamıyor. Dinimizin bir gereği olan (tutup tutmamak kişinin kendi iradesidir) oruç ibadeti ve kültürümüze ait birçok şey yapılabilecekken bir tane süsleme göremiyorum. Bir tane Ramazan ayına girdiğimizi anlayabileceğim bir yönlendirme göremiyorum.

Sokaklar, caddeler süslenmeli Ramazan ayı geldiğinde. Hayır, insanlara oruç tutma konusunda baskı yapmak için değil. Bu güzelliği herkesin hissetmesi için. Bu güzelliğin gelecek kuşaklara aktarılması için.

Yılbaşı ya da Sevgililer günü gibi günlerde tüketimden başka bir amaç güdülmezken, Ramazan ayında paylaşmanın kıymetini, birlik olmanın güzelliğini anlatamazsak gelecek kuşaklardan ne bekleyebiliriz ki.

Şunu da vurgulamak istiyorum. Yılbaşını, sevgililer gününü kutlamak isteyen kutlasın. Engel yok, yasak yok. Ben kendi değer dünyamızın bu kadar hiçleştirilmesine itiraz ediyorum. Birini birine tercih etmiyorum.

(01.04.2023)