Osmanlı Devleti’nin en zor yıllarını yaşadığı yıllarda meydana geldi olaylar. 1876 yılında Selanik’in Avrethisar kazasında yaşayan Stefena isimli Hristiyan Bulgar kızı, Mustafa isimli bir Müslümana aşık olur. Sevdiği için Müslüman da olan bu kız Ayşe ismini alır. Savaşların Balkanları kasıp kavurduğu günlerde bir Hristiyan’ın Müslüman olması büyük olay. Kızın Selanik’e geldiği günü önceden haber alan bir kalabalık tren istasyonunda toplanır. Selanik Valisi Mehmed Refet Paşa olayı şöyle anlatıyor: ‘’ Selanik'in Avrethisar kazasından bir Bulgar kızı, anlaştığı bir Müslüman ile evlenebilmek için ihtida etmek üzere ferace giymiş ve yaşmak takmış olduğu halde Selanik'e gelmek üzere, 5 Mayıs 1876 günü trenle yola çıkar. Kızın Selanik'e gelmekte olduğunu önceden haber alan Amerika Konsolosluğundan 2 kişi ve 150 kadar (Bulgar ve Rum) avane kişi istasyonda toplanıp trenin gelmesini beklerler. Tren gelince kız, jandarmalara müracaat ederek üç kişi refakatiyle hükümet konağına doğru yol almakta iken istasyonda bekleyen Amerika Konsolosluğundan 2 kişi ve 150 kadar (Bulgar ve Rum) avane kişi, kızın ferace ve yaşmağını yırtıp zorla Amerika Konsolosluğuna götürürler. Jandarmalar mani olmak isterlerse de kalabalığa karşı bir şey yapamazlar.’’
Ortalık karışır. Basit bir aşk hikayesi bir anda din savaşına dönmüştür. Bu kaçırma olayını haber alan Müslüman ahali bir anda ayaklanır. Kendi iradesiyle Müslüman olan ve Ayşe adını alan kızın Amerika’nın Selanik Konsolosu Lazzaro’nun evine kaçırıldığı bilgisi ortalığı daha da karıştırır. Bunun üzerine Müslümanlar Valilik önünde toplanarak kızın ivedilikle ailesine teslim edilmesini istedi. Ayşe adını Alan Bulgar kızı, kendi isteği ile Müslüman olduğunu ifade etmesine rağmen bir türlü ailesine geri verilmez.
Bunun üzerine 5 bin Müslüman Türk, valiliğin yakınındaki Saatli Cami olarak da bilinen Selimpaşa Camii’nde beklemeye başladı. Gerginlik git gide artıyor ancak kız bir teslim edilmiyordu. Bu sırada Fransa ve Almanya’nın konsolosları da Müslümanların toplandığı camiye geçerek halkın sakinleşmesi için girişimde bulunmaya başladı. Ancak halkın öfkesi büyüktü. Konsolosların yanında bulunan bir kişi kızı bulmak için camiden çıkarak bir Rum’un evinde tutulan kızı almaya giderken, halk askerleri dinlemeyerek bir anda Alman ve Fransız konsoloslara saldırdı. 2 konsolos adeta linç edilerek öldürüldü. Galeyana gelen halkın hedefi bu defa ABD konsolosunun eviydi ancak tam bu sırada asıl adı Stefena olan ve Ayşe adını alan kız, bulunup getirilir. Ancak artık her şey için çok geçtir.
Olayla şimdilik yatışmıştır ancak Fransa ve Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri olaya çok sert tepkiler gösterir. Zaten sıkıntı içinde Osmanlı Devleti bu cinayeti işleyenleri yakalamak için hemen harekete geçer ve hızlı bir mahkemenin ardından 6 kişi idama mahkûm olur. İdamlar hemen gerçekleştirilir ve meydanda sergilenir ibret-i alem için!
Fransız konsolos Jules Moulin ve Alman konsolos Eric Abbott’un öldürüldüğü olayda Fransa ve Almanya ve onlara katılan Rusya, Avusturya ve İtalya, Selanik limanına gönderdikleri savaş gemileriyle Osmanlı Devleti ile ilişkilerini askıya alabileceklerini göstermişlerdir.
Almanya ve Fransa’nın Selanik konsoloslarının öldürülmesi olayı, hem insanlık hem de Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki imajı adına bir felakete dönüştü. Zira Selanik’te yaşananlar başlangıç itibariyle planlı bir olay olmasa da sonuçları bakımından son derece siyasi etkiler doğurdu. Bosna – Hersek ve Bulgaristan isyanlarının yaşandığı bir dönemde Selanik’te Almanya ve Fransa konsoloslarının öldürülmesi ile sonuçlanan bir hadisenin yaşanması, Osmanlı Devleti’ni zor durumda bıraktı; hatta padişah değişikliğine sebep oldu. "Selanik Olayı" aynı yıl içinde önce Sultan Abdülaziz'in, sonra Sultan V. Murat'ın tahttan indirilmesine ve yine aynı yılda Sultan II. Abdülhamit'in I. Meşrutiyet'i ve ilk Anayasa'yı ilan ederek tahta çıkmasına kadar birçok politik olayı da – bir ölçüde – tetiklemiş olarak görüldü.
Peki diyeceksiniz ki Ayşe adını alan Bulgar kızıyla Mustafa’nın sonu ne oldu! Bu aşıklar bu olayların gölgesinde evlenmiştir ve hayatları boyunca mutlu bir hayat yaşamışlardır. Kendilerinin iradesi dışında gerçekleşen olaylardan dolayı elbette onları sorumlu tutmak doğru olmayacaktır. Ancak bir aşk hikayesinin sonuçlarının bu kadar ağır olması da tarihi bir gerçektir.
İşte aşk böyle bir şey. Ne yaşanırsa yaşansın, ne söylenirse söylensin insan kalbini dinliyor sadece. O ne derse onu yapıyor. Gönlünün istediğine varmak için sınırlar aşıyor, dinini değiştiriyor, herkesi karşısına alabiliyor. Bunu insana yaptıran kaç duygu vardır ki!
(08.03.2023)