Türkiye 1999 seçimlerine gidiyordu. Sobalı evimizde ben de aileme birlikte televizyon başındaydım. Dönemin tüm liderleri TRT’ye çıkarak kendilerini ifade ediyorlardı. Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Besim Tibuk da konuşanlar arasındaydı ve şöyle diyordu: ‘ LDP olarak oy oranlarımız yüzde 8-9 civarında. Gelin bu partiyi baraj altında bırakmayalım’
O günlerde 10 yaşındaydım ve babama, ‘Baba, adamlar baraj altında kalmasın, oyunu bunlara ver. Amblemleri de yunus, çok güzel demiştim’ Babam da gülümseyerek ‘tamam’ demişti.
Seçim sonuçları açıklandığında kimin iktidar olduğu beni ilgilendirmiyordu. LDP ne yapmıştı, barajı aşmış mıydı? LDP, birinci çıkmamıştı. Belli ki ikinci çıkmıştır diye düşündüm. Hayır! İkinci de değildi. Listeye bakıyor ancak LDP’yi bir türlü göremiyordum. Sonunda en alttan 3.sırada LDP adını gördüm. Yüzde 0.4 almıştı!
Şimdi sosyal medyada ve partilerin açıklamalarına baktıkça aklıma bu olay geliyor. Bir tanesi yüzde 30’luk oy potansiyellerinin olduğundan bahsediyor, bir tanesi oyları yüzde 1 bile değilken yüzde 9 civarında oy alacaklarını gayet iddialı sözlerle söylüyor. Yine Cumhurbaşkanı adaylarıyla ilgili yüzdeler havada uçuşuyor. İki adayın dışında başka aday yokmuş gibi taksimat onlara göre yapılıyor. Halbuki, çevremde birçok insan değişik fikir ve eylemde.
Partilerin iddialı görünmesi anlaşılabilir elbette. Ancak gerçek olmayan sözler ve eylemler insanların pozitif yönde değil, negatif yönde ilerlemesine yol açıyor. Gerçekte yüzde 1 bile alamayacak olan partilerin baraj seviyesinde olduklarını söylemesinden ziyade, biz az oy da alsak inandıklarımızı savunmaya devam edeceğiz söylemi çok daha samimi ve gerçekçi.
Anketler de yanılacak, partilerin söylemleri de boşa düşecek bir seçime gidiyoruz. Oy geçişlerinin çok sert olacağı, milletin herkesin ayarlarıyla oynayacağı seçim için iddialı ama içi boş sözlerden başka yapacak çok iş var. Onlara odaklanmak lazım!
(16.03.2023)