Küresel iklim krizinin etkileri tüm dünyada her geçen gün daha fazla hissedilirken, pek çok bilinçli insan için bu konu artan bir endişe kaynağına dönüştü. Konuyla ilgili olarak son dönemde en çarpıcı çıkışlardan birisi, ‘Gezegenimiz’ isimli belgesel serisinin yapımcısı, 97 yaşındaki İngiliz düşünür David Attenborough’dan geldi. Attenborough küresel iklim kriziyle ilgili olarak yaptığı çağrıda, tüm politikacıları ve patronları asıl önemli kriz olarak tarif ettiği çevre felaketleriyle ilgili olarak harekete geçmeye çağırdı. Attenborough'un paylaştığı videoda, seçtiği ifadeler ve yaptığı atıflar konuyla ilgili endişesinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.

İklim aktivistlerinin medyada kendine yer bulmaya başlaması ve daha geniş kitlelere erişimi küresel iklim kriziyle ilgili olarak birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Bunlardan en çok öne çıkan başlık ise bu krizde kimin, ne kadar bir sorumluluğu olduğu tartışması olmaya başladı. Tüm paydaşların eşit sorumluluk alması gibi öneriler, sermayedarlar tarafından hemen benimsendi. Twente Üniversitesi’nden Daniel Bladt sürdürülebilirlik konusunu, kısır döngüye girmiş olan pazarlama dünyası için bir çıkış yolu olarak değerlendiriyor. Kişiselleştirmenin etkisinin azaldığı ve büyümenin yavaşladığı bir ekonomik görünümde, geniş kitlelere tekrar ulaşmak için sürdürülebilirlik kavramı, şirketler tarafından bir araç olarak kullanılmaya başlandı. Ancak, birçok şirket, doğada yarattığı yıkımı örtbas etmek için ‘yeşil yıkama’ denilen çalışmalar yürütüyor. Kendi iş modelini dönüştürmek yerine, bu konudaki sorumluluğunu tüketici davranışları üzerinden bireylere yüklemeye çalışan firmaların sayısı hiç de az değil. Bu tür şirketler, kendi faaliyetlerinin çevreye zarar veren yanlarını göz ardı ederken, bireyleri daha az su tüketmeye ve sözde çevre dostu ürünleri tercih etmeye davet etmek gibi iklim krizinin çözümüne katkısı oldukça düşük eylemlerde bulunuyor.

Maalesef, son dönemde Akbelen'de yaşanan orman yıkımında da bunun somut bir örneğini gördük. Bölgenin akciğeri konumundaki ormanlık arazi, modası çoktan geçmiş olan bir fosil yakıtı çıkartmak için hukuksuzca katlediliyor. Öte yandan, bu işlemi yapan firmanın sahibi dünyada vahşi hayatı korumakla ilgili bir sivil toplum kuruluşunun yönetim kurulunda yer alıyordu. Neyse ki, gelen tepkiler üzerine ilgili STK soruşturma başlattığını duyurdu ve ilgili kişiyi görevden aldı.

[FOTO1 GELEBİLİR.]

Bilim, küresel iklim değişikliğinin temel nedeninin artan sanayi üretimi, nüfus ve dolayısıyla tüketim olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından düzenli olarak hazırlanan rapora göre, küresel ısınma sanayi faaliyetleri nedeniyle son 2.000 yılda görülmemiş bir oranda arttı. Öte yandan, atmosferdeki karbon emisyonu yoğunluğu 2019 yılında dünya tarihinin en yüksek seviyesine çıkarak rekor kırdı. Ortaya çıkan tablonun sorumlusunun kim olduğunu tartışmak veya geçmişi sürekli analiz etmek bize tam olarak ne kazandırır bilemiyorum. Ancak, geleceğimiz için bir an önce sorumluluk alınması gereken bir durumda olduğumuz aşikâr. Bu nedenle, devletlerin veya şirketlerin konuyla ilgili olarak kendi iş ve çalışma modellerini değiştirmek yerine, kişisel tüketimi hedef almasını ve suçluluk hissini bireylere aktarmasını doğru bulmuyorum. Sadece farkındalık adına yapılan çoğu çalışmanın, sorumluluktan kaçmak için ortaya konan yetersiz eforlar olduğuna inanıyorum. Çünkü, şirketlerin ve devletlerin mevcut faaliyetlerinin çevre üzerindeki etkisinin, bireylerin kişisel tüketim alışkanlıklarının yanında çok daha büyük olduğu birçok defa bilim insanları tarafından kanıtlanmıştır.

Elbette ki, şirketler ve bireyler sürdürülebilirlik konusundaki sorumluluğu paylaşmalıdır. Ancak bu paylaşımın eşit değil, adil olması gerekiyor. Şirketler, öncelikle kendi işlerini çevre dostu ve sürdürülebilir hale getirmeli ve mevcut faaliyetlerinin çevresel etkilerini azaltmaya yönelik somut adımlar atmalıdır. Aynı zamanda, bireyler de çevreye etki bilincini artırmak için çaba göstermeli ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını benimsemelidir. Devletler ise mevcut büyümeye dayalı ekonomi modellerini gözden geçirerek, ekonomilerini büyüme kaygısından bilinçli bir şekilde uzaklaştırılıp refah adaletine dayalı yeni yaklaşımlar ortaya koymalıdır. Kısacası, küresel iklim krizi ancak ve ancak tüm paydaşların öncelikli maddesi haline gelirse çözülebilir.

Akbelen'deki orman yıkımının ülkemiz için bir milat olmasını ve daha sürdürülebilir bir gelecek için kolektif çabamızın artmasını umuyorum.

[email protected]