İnsanlığı diğer tüm canlılardan ayıran özellikler arasında çevresini, yaptıklarını ve varlık amacını sorgulaması yer almaktadır. Bilinen tarihe göre yaklaşık 2 bin 500 yıl önce başlayan felsefe çalışmalarının günümüzde hala etkisi sürmekte ve benzer konularda çalışmalar devam etmektedir. Bu çaba, felsefenin insan hayatındaki etkisinin en somut kanıtıdır.

İnsanlık, yerleşik hayata geçtiğinden beri sadece hayatta kalmak için değil, yaşadığı hayatı anlamlandırmak için çok daha fazla efor sarf etmeye başlamıştır. Alınan gıdaların kalitesinin artması, güvenliği sağlayacak aletlerin icadı, evrimsel gelişim gibi pek çok konu, bu tür çalışmaların niceliğinin ve niteliğinin artmasına katkıda bulunmuştur. Ancak, modern çağda felsefenin ilgi alanına giren konular, iş hayatına yeterince yansıyor mu ya da yansıdığının farkında mıyız gibi sorulara net bir yanıt vermek mümkün değil.

Son dönemde öne çıkan değerlerle yönetim ve amaç odaklı liderlik kavramlarının temelinde insanın anlam arayışının bulunduğunu söyleyebiliriz. Felsefi akımların günlük hayata ve doğal olarak iş yaşamına etkisi olduğuna inanıyorum. Bu sebeple, şirketlerin değerler çalışmaları veya liderlik konularında yürüttükleri projelerde felsefi akımları etkili bir şekilde entegre etmeleri ve mümkünse bu akımları çalışmalarının temelini oluşturacak şekilde kullanmaları gerekmektedir. Aksi takdirde, sadece yapmış olmak adına hayata geçirilen faaliyetlerle şirketlerde köklü bir dönüşüm sağlamak mümkün değil. Hele ki dijital dönüşümde, üretken yapay zekanın etkisiyle yepyeni bir kırılma noktasına geldiğimiz bu çağda.

Şirketlerin kültür dönüşümü ve değerler çalışması öncesinde felsefi düşünceleri şirket işleyişine nasıl entegre edebilecekleri konusunda birkaç örnek paylaşmak istiyorum. Örneğin; Helenistik bir felsefe ekolü olan Stoacı düşüncenin 7 ilkesini benimseyerek bir şirketin işleyişi nasıl değiştirilebilir, birlikte inceleyelim:

1.Kendin hakkında kötü konuşma.

Stoacı düşünürler, kendi hakkında kötü konuşmanın ve sürekli olumsuz düşünülen konuların, özgüveni ve saygınlığı azalttığına inanırlar. İş hayatında işlerin sürekli kötü gitmesinden ve olumsuz yargılar içeren cümlelerden kaçınmak, potansiyeli maksimize etmek için önemli bir başlangıç noktasıdır. Şirketleri temsil eden liderlerin, kendi şirketlerini dış platformlarda yetersiz görmesi, şirketin kültürünün değişiminin önünde büyük bir engel olabilir. Bunun yerine şirketin iyi yaptığı konuları parlatmak, özeleştiri adı altında küçümseme veya kötüleme yapmak yerine iyi olanı kaldıraç olarak kullanmayı göstermek tam da stoacı bir lidere özgür bir hareket olur.

2.Kendini geliştirmekle övünme.

Stoacılara göre, kendini geliştirdiğin konularda aşırı övünme, yapılan eylemlerin değerini düşürür. Bu nedenle, söylenen söz değil, eylemin önemi her zaman daha yüksektir. Stoacı bir lider de iş hayatında söylediği sözlerle hayata geçirdiği eylemler arasındaki uyuma dikkat eder. Dahası, çalışanlardan sürekli geri bildirim alarak ve çalışan dinleme kanallarını artırarak, yaptığı hareketler ve söylediği sözler arasındaki uyumu ve anlaşılma oranını takip eder. Günümüzde pek çok şirket, hala çalışan memnuniyeti anketlerinden öteye geçen çok kanallı ve sistematik çalışan dinleme yapılarına sahip değil.

3.Obur olmayın.

Musonius’a göre, hayatta başarının anahtarı dengedir. Bu nedenle, hayatın her alanında ölçülü olmak başarılı olmanın ön şartıdır. İş hayatında denge, hepimizin malumudur. Ancak, yüksek hırsın kültürün bir parçası olmasına izin veren şirketlerde iniş-çıkışların daha sert olacağını unutmadan hareket etmek gerekiyor. Bu nedenle, iyi bir lider, ekibine verdiği hedeflerde dengeyi korumaya özen gösterir.

4.Boş konuşmayın.

İletişim, iyi bir stratejinin hayata geçirilmesi için kilit bir faktördür. Ancak iletişimin tek taraflı olmamasına ve konuşma-dinleme arasında denge sağlanmasına şirket kültüründe çok dikkat etmek gerekir. Dinlerken sabırsız olan bir liderin, anlatırken dinlenmeyi beklemesi gerçekçi olmaz.

5.Geleceğe fazla odaklanmayın.

İyi bir uzun vadeli planın şart olduğunu düşünen ve 5-10 yıllık stratejiler doğrultusunda hareket etme eğilimi olan iş hayatına en ters düşen stoacı ilkedir. Stoacı felsefe, kontrolümüz dışındaki olaylara fazla efor harcamamız gerektiğini ve değiştirme gücümüzün olmadığı geçmiş ve geleceğe odaklanmak yerine bugün için çalışmamız gerektiğini öğütler. İyi bir lider, gelecek ile ilgili kehanetlerde bulunmak yerine bugün neyi değiştirmesi gerektiğine odaklanır. Liderler, kendini güçlendirmek için olabildiğince çok veriye ulaşmalıdır. Bir liderin yapabileceği en akıllıca hareket, elindeki verilerle kısa-orta vadeli strateji oluşturmak ve bu bakış açısını şirket kültürünün bir parçası haline getirmektir.

6.Nankör olmayın.

Minnettarlık, kişilerin olumlu ilişkiler kurmasına ve özgüveninin artmasına yardımcı olur. Bu nedenle, şirketler çalışanları arasında şükran duydukları konuları konuşabilecekleri ortamlar yaratmalıdır. Örneğin; paylaşılan değerler, ergonomik bir ofis, lezzetli yemekler, takdir programları, şeffaf performans yönetimi vb. birçok konu, şirket insan kaynakları tarafından devreye alınabilir. Bu sayede, çalışanların başkalarıyla konuşurken anlatabileceği bireysel hikayeler ortaya çıkar. Aksi takdirde, sadece terfi, ücret ve yan fayda konularını konuşan bir şirket kültürü kaçınılmazdır.

7.Daha mutlu bir yaşam için şikâyet etmekten kaçının.

Şikâyet ve eleştiri arasındaki en temel fark, sorumluluk kavramıdır. Eleştiri sorumluluğu açık bir şekilde tarif ederken, şikâyet sorumluluktan kaçınma amacıyla dile getirilir. Stoacı bir lider, şirket içerisinde yerleşik bir şikâyet kültürü varsa, bunu değiştirmek için şikâyet edilen konular ile ilgili hızlı bir şekilde aksiyon alır. Aksiyon alamayacağı konular varsa, bunların değişmeyeceği ile ilgili net bir iletişim yaparak konunun tekrar konuşulmaması için ricada bulunur. Ancak, iyi bir lider, sorumluluk alanındaki konuyla ilgili şikâyette bulunmaz. Bunun yerine, değişim ile ilgili hedef koyar. Sorumluluğu gerektiğinde delege ederek şirket kültüründeki toksik etkiyi önlemeye çalışır.


Açıkçası, stoacı veya başka bir felsefi düşünce, iş hayatındaki konulara geniş bir perspektiften bakabilmenin yolu belki de en temel soruyu sormaktan geçiyor: Niye?