Geçtiğimiz günlerde, Akdeniz üzerinden Libya'ya ulaşan Daniel Kasırgası, ülkede büyük yıkıma ve insanî acıya yol açtı. Daniel Kasırgası, Libya'ya hem insani hem de ekonomik açıdan ağır bir darbe vurdu. Kasırga nedeniyle hayatını kaybeden ve evsiz kalan insanların sayısı giderek artıyor. Kasırga, Libya'nın doğusunda Derna, Mısrata ve Bingazi gibi önemli şehirleri etkiledi.

Derna'da, kasırga nedeniyle iki baraj yıkıldı ve bölge sular altında kaldı. Yaklaşık 100 bin kişinin yaşadığı kentte, ölü sayısı iki bini geçti, binlerce kişi de kayıp. Mısrata'da ise şiddetli yağışlar ve rüzgârlar nedeniyle yüzlerce ev ve iş yeri yıkıldı, onlarca kişi yaralandı. Bingazi'de ise kasırga nedeniyle elektrik ve su kesintileri yaşandı, ulaşım aksadı.

Türkiye’de Marmara Bölgesi’nin batısı ve Trakya’da da etkili olan Daniel Kasırgası, aynı zamanda Yunanistan ve Bulgaristan’ı da vurdu. Bu yaşanan aşırı hava olayları aslında iklim krizinin etkilerini açıkça gösteriyor. Tropikal bir kasırga olan Daniel Kasırgasının Kuzey Afrika’da ilerlemesi de bu tür olayların artık daha sık yaşanabileceğini gösteriyor.

Daniel Kasırgası'nın oluşumuna, Akdeniz'in sıcak suları ve Afrika kıtasının kuzeyindeki yüksek basınç alanı neden oldu. Kasırga, Akdeniz’de hızla güçlenerek Libya’ya ulaştı. Daniel adı daha önce dünya çapında on sistem için kullanıldı. Ulaşabileceği maksimum hızın 240km/s olacağı biliniyor.

Daniel Kasırgası nedeniyle zarar gören tarımsal üretim ve turizm sektörü de Libya ekonomisini olumsuz yönde etkileyecek. Kasırganın Libya'da yarattığı yıkım ve acı, ülkenin zaten zor durumda olan durumunu daha da kötüleştirdi. Libya'nın, bu doğal afetin etkilerini en aza indirmek ve yaralarını sarmak için uluslararası yardıma ihtiyacı var. Can kayıpları, maddi hasarlar, ulaşımdaki aksamalar ve enerji kesintileri kasırganın Libya’da yarattığı olumsuz etkiler arasında sayılıyor. Libya'nın, bu doğal afetin etkilerini en aza indirmek ve yaralarını sarmak için uluslararası yardıma ihtiyacı var.

Kasırgalar Türkiye’yi Etkileyebilir mi?

IPCC’nin 2022’de yayınladığı 6. Değerlendirme Raporunun II. Çalışma Grubu Akdeniz bölgesini özellikle ele almıştı. Akdeniz bölgesinin çok sayıda güçlü iklim tehlikesi ve yüksek hassasiyetin özel birleşimi nedeniyle, birbiriyle yüksek derecede bağlantılı iklim riskleri açısından sıcak bir nokta olduğuna değinilen raporda, bölgede başı çeken ekonomik sektörlerin (tarım, balıkçılık, ormancılık, turizm) iklim riskleri karşısında kırılgan oldukları vurgulanıyor. İklim krizinin olumsuz etkilerinden Türkiye’nin de ciddi biçimde etkilenecek olması, bu konuda ciddi önlemlerin alınması gerekliliğini kaçınılmaz kılıyor.

Aşırı hava olayları karşısında sergilenecek tutum, kayıp ve hasarların önlenmesi yönünden önemlidir. İklim krizinin olumsuz etkilerine uyum sağlanmalı. Aşırı hava olaylarına karşı erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi insanların güvenli bölgelere tahliye edilmesini ve can kayıplarının azaltılmasını sağlayabilir. Dayanıklı yapılar inşa etmek, riske maruz kalan sektörleri ve toplulukları desteklemek de bu yönde şehirlerin direnç kazanmalarını sağlayacaktır.

İklim krizinin etkileri, dünya çapında giderek daha belirgin hale geliyor. İklim değişikliğine uyum, toplumların bu olumsuz etkiler karşısında daha dayanıklı hale gelmelerine yardımcı olacak önemli bir yoldur.