İhtiyarlık konulu bir video izledim. Toplumlarda yaşanan bir başka acıya parmak basmış. İnsan elden ayaktan düştü mü, ne kadar yalnız olduğunu anlar. Köylerde dedeler, nineler kapı önlerinde yol beklerler. Oğulları, kızları gelsin iki lâf etsin diye. Çoğu zaman boşuna bekleyiştir bu. Yakınınızda kızınız ve oğlunuz oturuyorsa biraz rahat eder, gün görürsünüz. Ya gurbettelerse, işiniz Allah'a kalmıştır.

Yakında olanlar da, kavga ederler kendi aralarında. O sen bakacaksın, o sen bakacaksın diye. Çocuklar bazen sıraya bindirirler; sırası gelen bir eşya gibi istemeye istemeye alır götürür. Çocuklar artık yalnız başlarına karar veremeyecek durumdadır. Biri kocasından çekinir, biri de karısından. Çocuklar arasında bir çekişmedir sürer gider. İhtiyarlar, dünyalıkları yoksa büsbütün rezil olur. Bazı uyanık evlâtlar da el çabukluğuyla ananın babanın neyi var, neyi yoksa üstlerine geçiriverir. Onların gözleri önünde bir itişip kakışma sürer gider. İhtiyarlar buna çok üzülürler ama ses edemezler. Çoğunun sosyal güvencesi de yoktur. Ömürlerinin sonuna doğru, evlâtlar arasında bir mülkiyet davasıdır sürer gider.

Hani derler ya, “ Baba bir bağ bağışlamış, oğul bir salkım üzüm vermemiş.” İnsan hayatında sağlık çok önemlidir, sağlığımızın değerini bilmeliyiz. Hiç olmazsa ufak tefek şeyleri kendimiz yapmaya çalışmalıyız. Atomlara ayrılmış bir toplum; kimse kimseye güvenmiyor. İnsanlar arasında sevgi, saygı, dayanışma kalmamış. Gözümüzün bir adım ötesini görmüyoruz. Hâlbuki bir düşünsek o ihtiyar ana baba ne şartlarda büyüttü, bu günlere getirdi bizi. Hep bireysel düşünüyoruz ya, gemimizi kurtarmanın derdindeyiz. Anasının babasının emeğini hiçe sayanlar, hiçbir şekilde düzgün yürüyemez. Yürürken tökezler, hep bir yerlere çarpar; emeksiz bir yerlere varılamayacağı akıllara dank etmelidir. Büyüklerinizi ele güne muhtaç ediyorsanız, yaşlandığınızda, sizin de başınıza benzer şeylerin gelmeyeceğinin güvencesi yok. Bu video gerçek bir ihtiyarlık manzarası çizmiş.

Bunların yaşanmaması, herkesin iyi bir gelire ve sosyal güvenceye kavuştuğu ülkelerde mümkündür. Sosyal devlet uygulamalarının olduğu ülkelerde, ihtiyarlar ortada kalmaz. Tüm ihtiyarların ihtiyaçlarının giderildiği, ihtiyar bakımevlerinde kaygısız yaşayabilirler. İhtiyarlar, 70 yıllık sosyalizm uygulamalarında, bu kaygılardan uzak yaşadılar. Sosyalist toplum tüm eksikliklerine karşın, ihtiyarları sahipsiz bırakmadı. Şimdi yalnız ihtiyarlar değil, toplumun büyük çoğunluğu sefalet içinde yaşıyor.

Neoliberalizmin günümüzdeki uygulamalarında, en temel insan hakkı olan yaşama hakkı bile görünmüyor. Sel baskınları, iş kazaları, kurallara uyulmadan yapılan binalar ve depremlerde yok olan canlar. Yaşayan ve geride kalanlar üzerinde de büyük bir travma yaratıyor gördüklerimiz. Sorunları tek tek değil de, toplu baktığımızda, çözümün toplumsal olduğunu fark edebiliriz.

Yalnız ihtiyarların değil, tüm çalışan namuslu insanların, insanca yaşadığı ve yaşayabileceği toplum özlemini, hep içimizde saklı tutalım. İstersek mutlu, gülümseyen, hayattan tat alan bir ihtiyarlık geçirebiliriz.

Mehmet PEKDÜZ

(27.02.2023)