Çeşitli sivil toplum örgütlerinde aktif görevi olmaktan sebep, Vilayetimizin kutlama programlarına davet alıyorum. Bu davetlere istisnasız katılmaya çalışıyorum. İzlenimlerimi zaman zaman buradan paylaşıyorum. Bu cumhuriyet bayramında neler düşündüm;

Milli bayramlarımızı gittikçe artan bir katılım ve coşku ile kutladığımız konusunda herkes hemfikir. Böylece sürüp gitmesi en büyük temennimizdir.

Birkaç yıl öncesine gelinceye kadar katıldığım bayram törenlerinin katılım ve coşku bakımından oldukça sönük geçtiğini gözlemişimdir. Bu durum için izahım; birincisi, bayram coşkularının çocuklukta kaldığı, çocukluğa veda ile o coşkuya da veda edildiğinden, bayram çocuklara bayram diye düşünmüşümdür. İkincisi ise, milli bayramlara biraz soğuk bakıldığı, adet yerini bulsun diye tören yapıldığı, başka bir tabir ile ihmal edildiğini düşünmüşümdür.

Cumhuriyetimizin 99. Yılı vesilesi ile daha bir anlamlı kutlanan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, bence 99 sayısından ziyade milli bayramlara yaklaşımın değiştiğini gösteriyor. Bunu katılım ve coşku kadar protokol konuşmalarının içerinden de anlayabiliyoruz. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü daha net ifadeler ile öğen, cumhuriyetin kazanımlarına atıfta bulunan konuşmalar yapılıyor. Cumhuriyet kutlamalarında 10. yıl marşı okunuyor, daha nasıl anlatayım. 10. Yıl marşının üzerinde biraz duralım;

1990’lı yıllarda toplumun önemli bir kısmını ötekileştiren, 28 Şubat süreci diye anılan travmatik bir dönem yaşadık. Bu dönemin sembollerinden biri de 10. Yıl marşı idi. Deyim yerinde ise ötekileştirmenin dayanılmaz cazibesi yaşanıyor ve bu cazibenin coşkusu 10. Yıl marşında somutlaşıyordu. O dönemde iktidara hakim olan jakoben cumhuriyetçi anlayışa şöyle bir eleştirim vardı;

Cumhuriyet kurulmuş iyi güzel. Sonra üstüne ne konulmuş. Türkiye cumhuriyeti olarak tüm insanımızı kapsayan bir değer oluşturabildik mi? Oluşturamadığımızı dilimizi söylüyor. Bir millet, kurduğu cumhuriyetin yüzüncü yılına, 10. Yıl marşını aşan bir iddia ve söylem ile yürümesi gerekmez mi? Mesela çok istediğimiz halde 75. Yıla uygun bir marş yapamadık. Aklımda kaldığı kadarı ile 75. Yıl marşı, cumhuriyetin ilelebet yaşayacağını tekrarlayıp duran bir marş idi. Bi, “Demir ağlarla ördük yurdu dört baştan” diyen 10. Yıl marşındaki öz güvene bakın, bi de cumhuriyet yıkılmayacak diyen 75. Yıl marşındaki vehime.

Hasılı bazılarımızın vehimleri, bazılarımızın cumhuriyeti yeniden tarif cabaları toplumda fay hatları oluşturdu. Millet bayramlardan soğudu, uzaklaştı. Zamanla anlaşıldı ki, Atatürk tartışılmaz bir değerdir, en büyük eseri cumhuriyettir. Bize bıraktığı mirasa sahip çıkabildiğimiz kadarı ile hem millet, hem de birey olarak var olacağız. Artık bayramlarımızda marşlarda ve söylemlerde buluşur olduk, amma sıra geldi mekanları buluşmaya. Ne demek istiyorum;

Bu yıl Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Denizli Tabip Odası ortaklaşa bir cumhuriyet kokteyli düzenlediler. Dernekler adına konuşan her bir konuşmacıdan cumhuriyetin ne demek olduğunu, nasıl bir değer olduğunu dinledik, olmazsa olmaz 10. Yıl marşı ile coştuk. Dikkatimi çeken birkaç istisna dışında 28 Ekim kokteyl katılımcıları ve 29 Ekim cumhuriyet resepsiyonu katılımcıları tamamiyle farklı kişilerdi. Hani ÇYYD ve ADD’nin resmi cumhuriyet törenleri yürüyüşünde görmesek toplumda derin fay hatlarının olduğunu düşüneceğiz.

Sivil insiyatifin daha kapsayıcı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu konu mensubu olduğum tabip odası seçimlerine kadar gider ki; içi beni, dışı hepimizi yakar. Ne demek istediğimi meraklısı önceki yazılarımda bulabilir. Özetle; süreçler sonuçları belirliyor, süreçler konusunda daha dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum.

Neyse ki, 10. Yıl marşının her kesimde coşkuyla söylenmesi ve resmi törenlere coşkulu katılım, asgari müştereklerde buluşarak birlik ve beraberliğimizi idame ettirme konusunda umutlarımızı artırıyor.

Atatürk’ün bizlere miras bıraktığı Cumhuriyeti, 10. Yıl marşının ötesine taşıyabildiğimiz kadarı ile mirasa sahip çıkabilmiş olacağız. Cumhuriyetimizin 99. Yılında, TOGG markası ile, yani Türkiye’nin bir markası ile, bir otomobilin üretim bandından indirilmiş olmasını ve 100. yılında memleketin yollarında dolaşacak olmasını; demir ağların üstüne, yani Cumhuriyetimizin üstüne koyma konusunda çok önemli bir adım olarak görüyorum…