Yıllık kontrollerim için Ankara’daki onkoloğuma gidiyorum.

Kapıdan içeri girerken ister istemez yine geriliyorum.

Tüm sonuçlarımı koyduğum dosya elimde bekleme salonuna usulca geçiyorum.

İçeride 67 yaşında olduğunu az sonra öğreneceğim kısa saçlı bir kadın var.

Huzursuzca salonda bir o yana bir bu yana dolanıyor.

Oraya gelenin stres yasamasını hoş karşılıyorum ,yeni teşhis almış olmalı diyorum.

Ne de olsa seneler önce onkoloğumun kapısını çaldığımda ben de pek oturamamış,ortalıkta dolanarak vakit geçirmeye çalışmıştım.

Yanıma doğru yanaştığında az sonra konuşma başlatacağını farkedip,sakince ve gülümseyerek lafa girmesini bekliyorum..

Meme mi? diyor.

Efendim ?

Benim “meme” diyor cevabımı beklemeden.

Elbette diyorum,sizi anlıyorum buraya o yüzden geliyoruz.

Tam karşımda turuncu renkli koltukta bir diğer kadın oturuyor ve lafa karışıyor benim de “ meme “diyerek bizi onayladığını sanarken aslında kendini rahatlatıyor.

Ben de sizdenim,siz de bendensiniz.

Bilinçaltında birşeyleri normalleştirme eğilimi her zaman işe yarar elbette.

….

Öyle mi? “Geçmiş olsun” diyorum.

50 yaşında ilk teşhisini aldığını öğrendiğim tedirginliği belli olan ayaktaki hanımefendi ,17 yıl sonra şimdi de benim diğer memede çıktı diyor.

“Radyoloğum buldu,hemen,bir çırpıda şipşak. Size de tavsiye ederim.

Erken teşhis oldum yine. “

Herkesin vah vah,tüh tüh diyeceği bir duruma ben tebrik ederek söze başlıyorum.

Harika bir haber,erken teşhis ne güzel,muhteşem bir doktora rastlamışsınız,tebrik ederim…

Kadın biraz afallıyor ama yine devam ediyor,hiç kemoterapi almadım yine almayacağım, ama X ilacını kullanacağım yine,aman Tanrım! 5 yıl kullandım ve mahvetti beni o ! Sakın bir daha aynı ilacı bana verme dedim hocaya Y ilacını yaz bana!

Biliyor musunuz,ben o ilacı 8 yıldır kullanıyorum diyorum…

O saydığınız sorunlar her zaman yaşanacak diye bir kural yok.

Geçen seferden çok farklı olabilir.

Kadın el kol hareketlerini birden duraksatıp ilk defa yüzüme bakarak göz teması kuruyor.

Sen diyor; çok genç yakalanmışsın vah vah pek de küçükmüşsün!

Neydi bu ilacı almak istememesebebiniz,bu direnciniz nereden geliyor? diye soruyorum

Ay yıllarca 5 tane vantilatör ile yaşadım,yazın neyse çıplak geziyoruz ama kışın cam açmak vantilatör tutmak abes kaçıyor. Sonraaa; -biraz düşünüp-biriyle tokalaşmak terli terli çok fena!

İyi ama bir tarafta vantilatör ile yaşamak,diğer tarafta kanser olma riski..Bunları bir kefeye koysanız hangisi ağır basar hayatınızda? diye sormaktan geri kalmıyorum.

Kemoterapi,radyoterapi,mastektomi,rekonstrüksiyon,cerrahi menapoz tedavisi görenler var,10 Amazon kitabını duydunuz mu,meme kanseri geçiren 10 kadının biraraya gelerek çıkardığı kitabın yazarlarından biriyim benden yaşça küçük 2 arkadaşımız maalesef aramızdan ayrıldı,onca tedavi gördüler …

Bir sessizlik oluyor;sessizliği bozan turuncu koltuktaki kadın oluyor: Ben artık negatif insanları çıkarıyorum hayatımdan …

Soruma bir süre düşünüp arkasını dönerek cevap veren kısa saçlı kadın “e orası öyle,tabi ki riskli” derken verdiği cevaptan hoşnut olmayarak kendini arkasını dönerek gizliyor ve odadan ayrılmaya yelteniyor; “sonuçta buraya neden geliyoruz,hocamız bize en doğrusunu söyleyecek kendimizi ona bırakalım” diyorum son olarak.

Karşı koltuktaki kadın da ardından içeriye muayeneye giriyor.

Ben de 17 yıl sonra tekrar yaşanabildiğini öğrendiğim için biraz tedirgin hissetsem de, belki de hiç gerçekleşmeyecek bir risk için bugünümü mahvetmemeye karar veriyorum,zihnimi susturuyorum ve sıranın bana gelmesini bekliyorum…