Bartın’da 14 Ekim Cuma akşamı meydana gelen maden ocağı kazası bizleri derinden etkiledi. O akşam sabaha kadar haberleri takip ettik. Yine bir kaza sonrasında olanı, biteni göz- lemledik, irdeledik...

Bartın'da kaza ak- şamından itibaren biraz da gösteriş amaçlı yapılan milyarlarca liralık harcamalar için; bu masraflar kazalar öncesinde madenlerin "iş güvenliğini artırmak" için yapılsaydı keşke diye düşünmeden edemedim...

Sosyal devlet anlayışının düşük seviyelerde olduğu ülkelerin kaderi olsa gerek bu yaşananlar...

Bu kaza ile ilgili en düşündürücü ve bizleri adeta kahreden konu; 2019 yılında Sayıştayın hazırlamış olduğu raporun hiç dikkate alınmamış olmasıdır.

Sayıştay raporunda özetle TTK, Türkiye Taş Kömürleri İşletmesi Bartın madeninin 300 metre derinli- ğinde (eksi 300 kodu), grizu patlaması riskinin çok yüksek olduğu belirtilmekte ve açık, seçik uyarıda bulunulmaktadır.

İşte Sayıştayın bu raporunun hiç dikkate alınmamış olması, üzüntümüzü, kederimizi kat be kat artırmıştır...

Kaza akşamından itibaren aklımız, gönlümüz Bartın'daydı hep... Kırktan fazla cana mal oldu bu kaza; evleri, aileleri yaktı...

Zonguldak'ta yıllar önce meydana gelen bir maden kazasında ölenlerin ailelerine yardımlar yapılır, çocuklarına oyuncaklar dağıtılır.

Bunları gören bir başka çocuğun sarf ettiğini söz o günlerde gazetelere yansımıştı.

Dağıtılan oyuncakları gören bu çocuk aynen şöyle söylenir:

"Keşke benim babam da ölseydi..."

İş işten geçtikten, kazalar olup bittikten sonra gerçekleştirilen abar- tılı yaklaşımlar, müdahaleler yerine, bu kazaların olmamasına, önlenmesine dair iş güvenliğinin artırılması çabaları ve politikaları çok daha akılcı ve insancıl olacak, çözüm ortamı yaratacaktır!

Orhan Veli'nin bir şiirini hatırlıyorum; Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası...