Köy irisi bir kasabada okudum ben, ortaokul ikinci sınıfa kadar. Köylü olmak, köy yaşantısı, köyde öğretmen görmek nedir çok iyi bilirim. Bi defa her yıl başka bir öğretmen ile okursunuz. Köye gelen öğretmenler ya stajerdir, ya şehirde bir okula tayin olmanın yolunu arayan araftakilerdir. Buna rağmen yaptıkları işi gelip geçerken değil, aşkla şevkle yaptıklarına şahit olurduk. Ulaşım imkanlarının bu kadar gelişmiş olmadığından olsa gerek onlar köyümüzde ikamet ederlerdi. Onların köydeki ikameti ile birlikte köyün sokaklarına bi disiplin, bi saygı, bi sevgi yayılırdı. Anlayacağınız eğitim her zaman ve her yerde iliklerimize kadar hissettiğimiz bir durum idi.
Onların disiplin anlayışı biraz mesafeli, biraz okşamalı idi ama bundan ne veli ne de öğrenci şikayetçi olmaz idi.
Gözleri birer radar gibi bizleri izler, hangimizde hangi seviyede umut var keşfederler, sonrada kimimizi Anadolu lisesi, kimimizi parasız yatılı, kimimizi de başta sağlık hizmetleri olmak üzere sanat okullarına yönlendirirlerdi. Onların sayesinde bu fırsatları kullanarak meslek ve ekmek sahibi olmuş çok arkadaşım oldu. Üstümüzde çok emekleri vardır, Allah razı olsun, haklarını helal etsinler.
Her sene değişirdi dedim ya, her sene yeni bir model ile karşılaşırdık. Her birinin ilgi alanının değişik olması, önem verdikleri iletişim yollarının farklı olması, bundan olmaz denilebilecek öğrencilerin yeni öğretmen ile yeni bir fırsat yakalamalarına zemin hazırlardı. Anlayacağınız bizim ilköğretim yolculuğumuz her sene yeniden başlayan bir yolculuk gibi idi. Kiminde disiplin, kiminde adap, kiminde kibarlık gördük.
Onlarla bazen eskiyi yad ettiğimizde, çocuk halimiz ile farketmediğimiz başkaca gerçekleri öğrenirim. Kız çocuklarının okula gönderilmesi için gösterilen çabalar. Köyün şu hocası gönderirse gerisi gelir tavsiyeleri üzerine, O evin kapısında nöbete durmalar gibi.
Önce taşımları eğitim icat edildi. Köy okullarının kapanması bunu izledi. Kapılarına kilit vurulan ışık kaynaklarının önce camları düşmeye başladı birer birer; sonra çatıları akmaya, derken çökmeye. Bakmayın siz bugünlerde dikiş nakış atölyesi mi yapsak, meslek edindirme kursumu açsak gibilerden kullanma heveslerine. Olan oldu bir kültür biçildi, kurutuldu, ne yapsan yeşermez artık.
Benim ne resim, ne müzik, ne drama öğretmenim olmadı. Her bayram oyun çıkarırdık ilköğretim öğretmenlerinin gözetiminde. Müzik resim de olduğu kadar. Ne diye taşımalı öğretim yapıldı anlamıyorum. Bir sınıfa bir öğretmen ile bu köy okulları yaşatabilirdi.
Köylüyü köye bağlayan iki unsur vardır. Biri bağ bahçe, diğeri çocuklarının geleceği. Çocuklarına eğitim imkanı elinden alınınca çoğu köylü de çocukları ile birlikte köyü terk etti. Neticede topraklar da sahipsiz kaldı.
Öğretmen ve öğretmenlik sadece öğrenciler ile sınırlı bir eğitim süreci değildir. Veli ile iletişim önemlidir, öyle ki bu iletişim veliyi de eğitir. Öğretmenin köy kahvesinde oturması bilgi ve görgünün paylaşılmasıdır. Öğretmen toplumun her kesimine rehberdir, ışıktır, kanaat önderidir. Biz bu imkanı köylünün elinden aldık. Bilerek yaptı isek kötü, bilmeden yaptı isek daha kötü diyeceğim çünkü daha neleri bilmeden yapıyoruz acaba diye sorasım var…