Geçtiğimiz hafta reel piyasaları yakından ilgilendiren iki önemli karar açıklandı.

İlki; Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (Kurul); politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 12’den yüzde 10,5’e indirilmesine karar vermiştir.

Kurul açıklama metninde; politika faiz oranının 150 baz puan düşürülme gerekçesi olarak; azalan dış talep ve küresel büyümeye yönelik belirsizlerin arttığı bir dönemde, sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artışın sürdürülmesi açısından finansal koşulların desteklenmesi olduğunu belirtmiştir. Kurul ayrıca takip eden toplantıda da benzer bir adım atıldıktan sonra faiz indirim döngüsünün sona erdirilmesini gündemine almıştır. Bu karar ile 2022 yılını %9 politika faiz oranı ile kapatacağımızı bekleyebiliriz.

Kurul kararında parasal genişleme olacakmış gibi faizlerin indirilmesi ve finansal koşulların destekleneceği belirtilmesine rağmen; reel sektörün finansmana erişim sıkıntıları devam etmektedir. Negatif reel faizin rekor seviyede zirve yapığı dönemde, özel bankaların kullandırdıkları kredi karşılığında düşük faizli hazine bonosunu zorunlu karşılık ayırması ile kredi kullandırma isteklerinin azaldığını, kullandırım durumunda ise vadesiz mevduatta tutma gibi şartlar ileri sürerek, yüksek bir faiz oranı ile kredi kullandırmak istediklerini görüyoruz. Kamu bankalarında ise mevcut limitlerin kullanımı sınırlı olarak sağlanmakta, ihracatçıların % 70 döviz bozma taahhütlü TL reeskont kredi dışında bir alternatifi kalmamıştır.

İkinci karar ise; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun Kredilerin Amacına Uygun Kullandırılmasına ilişkin 07.07.2022 tarih ve 10265 sayılı kararının revize edilmesiydi.

TL Kredi kullanımına sınırlama getirilen bu kararda;

Bağımsız denetime tabi olan şirketlerin;

• Kredi başvurusu yaptıkları tarih itibarıyla yabancı para (YP) nakdi varlıklarının Türk Lirası (TL) karşılığının 10 milyon TL’nin üzerinde olması halinde

• Bu Şirketlerin YP nakdi varlıklarının, Vergi Usul Kanunu (VUK) ve ilgili düzenlemeleri uyarınca düzenlenerek vergi dairesine sunulmuş olan (geçici vergi dönemleri dâhil) en güncel finansal tablolarına göre aktif toplamından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının yüzde 5’ini aşması durumunda,

söz konusu Şirketlere TL cinsinden yeni bir nakdi ticari kredi kullandırılmamasına karar verilmiştir.

Şirketlerin YP nakdi varlıkları kapsamına giren varlıkları,

• Altın dâhil efektif dövizinin,

• Bankalardaki YP mevduatının,

• Türkiye Cumhuriyeti tarafından ihraç edilen Eurobond’lar dışında kalan, yurtiçi ya da yurtdışı yerleşiklerce YP cinsinden ihraç edilen menkul kıymetlerden/hisse senetlerinden oluşan varlıklarının,

• Altın veya dövize endeksli ya da bunlara ilişkin endeksleri takip eden borsa yatırım fonlarının katılma paylarının,

• Yurt dışı yerleşiklerle YP cinsinden yapılan ters repo işlemlerinin,

• Bankalar ile gerçekleştirilen swap işlemleri kapsamında spotta TL temin etmek üzere bankalara (altın dahil) döviz olarak verilen YP varlıklar

BDDK’nın bu kararı ile Merkez Bankası'nın finansal koşulların desteklenmesi amacının şarta bağlandığını söyleyebiliriz. Hem düşük faiz oranı açıklanıp hem de TL Kredi kullanımının sıkılaştırılması aynı anda yürütülmek istenmektedir.

Kurul metninde de belirtildiği üzere; erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşması yakından takip edilmektedir.

Enerji fiyatlarındaki yüksek seyir, yüksek enflasyon ile artan maliyet kalemleri ile İşletme sermayesi ihtiyacının ortalama beş katına çıktığı, pazardaki resesyonla kapasite kullanım oranlarının azaldığı, gelirlerde parite kaynaklı %15 seviyelerinde bir daralma meydana geldiği ve nakit akışın bozulduğu bu dönemde reel sektörün finansmana erişiminin kolaylaşması gerekmektedir.

Sanayi işletmeleri istihdam kaybı ile karşı karşıya kalmak üzeredir.

İhracata dayalı ekonomi modelinde; ihracatçının düşük maliyetli kredi kaynaklarına daha kolay ve şartsız ulaşması sağlanmalıdır.