Sevgili okur bildiğimiz her anında hissettiğimiz, yüreklerimizin beraber attığı o zor günleri yaşıyoruz. Doğru, sosyal medyada çok şey gördük, çok farklı şeyler dinledik. Benim 99 depreminde de duyduğum sonraki depremlerin bir kısmında da şahit olduğum bir gerçek var, “yağma” gerçeği.

Bu sefer durumlar çok farklı sevgili okur, bazı bilgiler sevgili meslektaşlarımızdan, bazı bilgiler sosyal medyadan, bazı bilgilerse oradaki eş-dostumuzdan geliyor. Tabii bazen çelişebiliyor bilgiler, yağma olduğu, insanların insanlıktan çıkıp açgözlülüğüyle hareket ettikleri gibi kısmen doğru kısmen yanlış bilgiler alıyoruz.

*** ***

Ben şuna bir açıklık getirmek istiyorum sevgili okur, afet bölgesinde ziynet eşyasını sarraftan çalmak yağmadır, hırsızlıktır, fakat marketten bebek bezi almak, insani ihtiyacı kendi imkânların dâhilinde karşılamaktır.

Haydi, bu konuyu biraz irdeleyelim ama kızmadan, gücenmeden lütfen. Sevgili okur; biraz duygudaşlık yapalım. Deprem afetine maruz kaldınız, eviniz yıkıldı, en iyi ihtimalle cüzdanınız yanınızda diyelim, haydi içinde de 50 TL para olduğunu varsayalım. Evlisiniz, çocuk sahibisiniz, bir parça ekmeğe ihtiyacınız var; marketler kapalı, fırınlar yıkılmış. Muhtaçsın sevgili okur, paran olsa da, kredi kartın olsa da alışveriş yapamıyorsun. Çocuğun ağlıyor sevgili okur, çocuğun el insaf… El insaf…

Ne yapacaksın o bir parça ekmek için o yıkılmış markete girip ihtiyacını karşılayacaksın, çocuğun için süt alacaksın, eşin için su alacaksın ya da bir battaniye alacaksın. Kim ne derse desin bu hırsızlık değildir sevgili okur.

Hırsızlık bizden çalınan ömrümüzdür, yağma milyon liralara satılıp, deprem yönetmeliğine uygun olduğu söylenen fakat depremde onlarca can kaybı yaşanan evlerdir. Şu hayatta en ucuz şeyin insan hayatı olduğunu unutup, marketten alınan ekmeğe para verilmediği için “yağma” diyoruz. Yağma yok sevgili okur, yağma yok.

İlk günlerinde üzgün olduğum afet, beni artık sinirli bir hale büründürdü. Afet yönetmeye çalışan liyakatsiz insanlar, kağıt gibi yıkılan evler, alınmayan önlemler, kendine yontan siyasetçiler…

*** ***

Yok sevgili okur yok, paramız değil, ne insanlığımız, ne onurumuz, ne duygularımız kalmamıştır. Üzülüyorduk, artık kızıyoruz, menfaate, oldubitticiliğe, yalanlara, dolanlara, duygusuzlara, liyakatsizliğe. Artık söylerken utanmıyorum, kin güdüyorum, üzülmüyor bilakis sinirleniyorum, kendime hâkim olamıyor; hesaplaşmayı hayal ediyorum. O gün gelecek biliyorum, içimdeki öfke soğuyacak belki ama hesaplaşma gününden sonra kayıplarımız geri gelmeyecek, ne yaparsak yapalım.

Üzgünüm, öfkeliyim, sabırsızım…

Her köşeyi bitirdiğim gibi bitireceğim sevgili okur, elimizden gelen bir şey yok ne yazık ki. Yeni bir gün, yine hayat kaygıları.

Bol şans diliyorum sevgili okur. Güzel haberler sizlerle olsun!

(09.02.2023)