YEREL SEÇİM; NEDEN BÖYLE OLDU; NE OLACAK

Bu aralar nereye baksak, haklı olarak seçim sonuçları konuşuluyor ve değerlendiriliyor. Konuşulan konuların başında AK parti neden kaybetti geliyor. Bunu açıklamak için pek çok neden söyleniyor ama başlığın birisi hepsini kapsar nitelikte; “AK partinin kaybetmesinin 16 nedeni”;

Neymiş bu 16 neden merak bile etmedim. Çünkü ben bu tartışmaların ayrıntıda boğulmasına anlam veremiyorum. Ben resmin bütününe bakıyorum ve bu kayıp için çok basit bir neden görüyorum.

AK partinin seçim kaybetmesinin nedeni sandığa gitmeyen Ak Parti tabanı. Peki neden gitmediler? sorusunun cevabı basit; hayat pahalılığı. Bu hayat pahalılığından etkilenen ve toplumun oldukça geniş bir kesimini temsil eden emeklilere 5000 TL zam yapılaydı, seçim sonuçları farklı olurdu. Peki neden yapılmadı. Bunun için bir yıl önceki genel seçimler ve sonrasına gidiyoruz.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Türkiye’nin görüp görebileceği en popülist seçim ekonomisi uygulandı. Bu sürecin sonunda, zaten cari açık, bütçe açığı, döviz rezervi, enflasyon gibi makroekonomik verileri sıkıntıda olan Türkiye’nin iflasına ramak kaldı. Bu durumdan ancak uluslararası finans çevrelerinin kredi musluklarını açması ile çıkılabilirdi. Bence öyle de oldu, yani kredi muslukları açıldı. Ancak bu finans çevrelerinin iflasa 5 kala bir ekonomiye kredi verebilmeleri için tek bir şartları vardır; bütçe onların kontrolünde olacak. Bence biz bunu kabul ettik ve onlarda üzerlerine düşen yaparak Türkiye’nin kredi notunu yükseltip, risk primini düşürdüler, bize borç vermeye başladılar.

Anlayacağını yerel seçimler geldiğinde, kontrol altındaki bütçede emeklilere verilecek para yoktu. Anlaşmayı bozmak bir alternatif olabilirdi, ancak işte o saat Maliye bakanı Mehmet Şimşek istifa ederdi ve döviz en az % 50 artardı ki bu emekliye verilenden daha fazlasını eritirdi, felaket olurdu.

Bu anlattıklarımın neticesinin, yani yerel seçimleri kaybederek ilk defa ikinci parti durumuna düşmenin iktidar için kötü olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Her kötü sonuç ve durum etkilenen tarafından rasyonelize edilir. Demem o ki iktidar açısından bakarsak, bütçenin önemli maliyet kalemlerinden biri olan yerel yönetimler giderleri ile birlikte muhalefete geçmiştir. Yani iktidar bir bakıma maliyet kalemlerinin birinden kurtulmuştur. Şimdi şöyle bir süreç olacağını tahmin ediyorum;

İktidar ve muhalefet yanlısı fark etmez, tüm belediyelerin gelirleri kısıtlanacak, hatta bazı borçlar İller Bankası’nda kaynağında kesilecek.

Bu kurgunun işleyip işlemeyeceği tamamen CHP’nin elinde olacaktır. CHP, seçim sonuçlarının bir başarıdan ziyade AK partiye bir ihtarda bulunulmak üzere katılım eksikliğinden kaynaklandığının farkında olamayıp, AK partinin sona doğru gittiği gibi bir düşünce ile rehavete kapılır ise sonu kötü olur. Şimdi CHP’nin önünde büyük bir fırsat vardır. Elindeki belediyeler, kendilerine iktidar emanet edilir ise, hakkının verilebileceği konusunda bir laboratuvar niteliği görecektir. Yukarıda anlatmaya çalıştığım nedenden dolayı bu zor, ancak imkansız değildir.

Ne demek istediğimi vurgulamak bakımından rakamlar ile devam edelim;

2019 yerel seçimlerinde Millet ittifakının aldığı oy 17,5 milyon civarında, Cumhur ittifakı 24 milyon civarında oy almış.

2024 de Millet ittifakı bileşenlerinin aldığı oy 19 milyon civarında, Cumhur ittifakı ise 19,5 milyon civarında oy aldı.

Bu tablodan görünen, seçmen sayısındaki artışa ve Dem parti faktörüne rağmen Muhalefetin bir milyondan biraz fazla oy artışından ziyade, Cumhur ittifakının 4 milyon üstünde oy kaybıdır. Bu rakamlarla CHP nin başarısını yadsıyan duruma düşmek istemem ama benim söylemek istediğim AK Parti seçmeni ilk seçimde adrese geri dönebilir.