TÜRKİYE'NİN DEV ROMANCISI: YAŞAR KEMAL (02.03.2023)

Edebiyatımızın dev yazarlarından Yaşar Kemal, 28.2.2015 tarihinde yaşama veda etti. Beni en çok etkileyen, eserlerini hayranlıkla izlediğim, okurken keyif aldığım yazarlardan biridir. Daha ortaokul yıllarında Yaşar Kemal adı belleğime kazındı. O yıllarda, öğle arası bir buçuk saatlik bir yemek arası olurdu. O arada yemeğimizi yer, okula dönerdik. Öğle araları radyo tiyatrosu dinleme alışkanlığım başladı. “ İnce Memed “ oyununu radyo tiyatrosundan her gün heyecanla takip ettim. “ İnce Memed “ oyununu seslendirenlerin çok güzel ve etkileyici ses tonları beni adeta büyülüyordu. Bu oyunu seslendirenler, o tok sesleriyle, topraksız köylülerin çığlığı gibiydiler. Dinlerken biz de o toplumsal mücadelenin içinde oluyorduk. Biz de yoksul köylü çocuğu olduğumuzdan ister istemez “ İnce Memed “ tarafını tutuyorduk. Yaşar Kemal köylüleri anlatırken onların sınıf aidiyetlerini de gözlerimizin önüne getiriyordu.

İnce Memed'in sevdiği kız Hatçe de çok güzel bir insan kızıydı. Dinlerken Hatçe'nin İnce Memed’le birlikte olmasını istiyorduk. Abdi Ağa'nın yeğeni ile nişanlanmasına tüm vicdanımızla karşı koyuyorduk. İnce Memed'i radyo tiyatrosundan büyük bir beğeniyle takip ettim. O zamanlar, TRT edebiyatımızın güzel eserlerini tanıtıyor, halkla buluşmasını sağlıyordu. Biz yoksul köylü çocukları da bu olanaktan olabildiğince yararlanıyorduk.

Bazı şeylerin farkında olan arkadaşlarımız, ders kitaplarının dışında roman, öykü, şiir, masal...türünde kitaplar getirirdi. Bir arkadaş çantasında her zaman bu türden kitaplar bulundururdu. Kültür kitaplarına ayıracak paramız olmadığından, bu kitaplar gözümde kalırdı. Bir gün arkadaşlarımızdan birinin elinde İnce Memed’i gördüm. Kitabı kendisinden isteme cesaretini gösterdim. Arkadaş, tabiî okuyabilirsin dedi ve elindeki kitabı bana uzattı. O gün nasıl sevindiğimi anlatamam. Elime aldığım kitap benim için büyük bir hazineydi. Ders çalışmayı bir süre bıraktım, kitabı büyük bir heyecanla okumaya başladım. Okurken âdeta büyülendim, coştum, kendimden geçtim.

Çukurova köylerinde yaşananları okudukça, yaşananları duydukça, öfkem bir kat daha arttı. İnce Memed, Abdi Ağa'nın zulmüne başkaldırıyordu. Topraksız ve az topraklı köylülerin sesi, sözü olmuştu. Bu anlatılanlarda toprak dağılımının dengesizliği vardı; yaşanan haksızlıklarda toprak sorununun çözülememesi yatıyordu. Bu soruna köklü bir çözüm getirilmeden, köylünün sıkıntıları giderilemezdi. Topraksızlık çok açık bir şekilde gözlerimizin önüne seriliyordu. Bu anlatılanlarda köylü sorununa sınıfsal bir bakış seziliyordu. İyi ve duyarlı bir okuyucu bunu hemen fark eder. Ben de yoksul bir köylü çocuğu olduğumdan, anlatılanlar hiç de yabancı gelmiyordu bana. Ezilen, iliklerine kadar sömürülen köylü yığınları arasından İnce Memed’lerin çıkması bizi gönendiriyordu.

Elime aldığım İnce Memed’i gece bir, ikiye kadar okuyordum. O zaman evler gaz lâmbalarıyla aydınlatıldığından, babam sürekli uyarıyordu: “ Yat artık! “ diye. Babam haklıydı, köylülerin o kıt geliriyle gaz alabilmek bile sorun oluyordu. Kitabı üç dört günde bitirdim. Anam iyi bir dinleyiciydi; romanı sonuna kadar sıkılmadan dinledi. Anam aynı zamanda okuduğum birçok romanın, öykünün, şiirin dinleyicisi olmuştur. Dinlerken Abdi Ağa'nın köylülere yaptığı haksızlığı, eziyeti hep lanetlemiştir. Ömründe acı çeken anam, bu tür romanları dinlerken hep gülümserdi. Gülümsemesi de benim için acılara bir isyandı, başkaldırıydı.

İnce Memed adlı eser bilincimin gelişmesinde bir çıkış yolu, bir başlangıçtı. Ondan sonra başka eserlerini aradım, buldum, okudum. Onlar da beni çok etkiledi, bambaşka dünyalara aldı götürdü. Yer Demir Gök Bakır, Orta Direk, Ölmez Otu, Yusufçuk Yusuf, Demirciler Çarşısı Cinayeti...gibi eserleri de son derece önemli, değerli eserlerdir. Bu eserlerde de köylülerin toprak sorunu, yaşam koşullarının olumsuzluğu gerçekçi gözlemlerle anlatılır. Emeğiyle, alın teriyle geçinen, ayakta durmaya çalışan insanların, onurlu duruşlarını da görürüz. Yaşar Kemal'in eserleri bize sömürüye, soyguna, zulme ve savaşa karşı olmamız gerektiğini öğretir. Bu toprakların herkesin mutlu olmasına yeteceğini; çalışmanın, üretmenin, üretilenlerin hakça paylaşımının sorunları çözeceğini okurken duyumsarız.

Yaşar Kemal, bu topraklardaki haksızlıklara, ölümlere, öldürümlere hep karşı olmuş; tüm emekçilerin kardeşliğine el uzatmıştır. Yaşanan ve yaşanmakta olan her sorunun konuşulması, tartışılmasından yana olmuştur Hangi etnik ve mezhepsel kökenden gelirse gelsin tüm emekçilerin ortak sesi olmuş, onların güvenini kazanmıştır. Bütün ayrımcılıkların emekçileri böleceğini, bundan da emekçilerin zarar göreceğini söylemiştir. Haksız savaşlara, iç kavgalara karşı çıkmış emekçilerin sınıf kavgasında doğru konumlanmalarını işaret etmiştir.

Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana, Karıncanın Su İçtiği, Tan Yeri Horozları, Çıplak Deniz Çıplak Ada...adlı romanlarında iç kavgaların, emperyalist kışkırtmaların insanları ne duruma getirdiğini, yaşanmış tarihî örneklerle göstermiştir. Yaşar Kemal, bir okyanus gibidir, içine girdiğinizde kolay kolay çıkamazsınız. Türkiye'yi, Türkiye'nin toplumsal durumunu anlamak için O'nun eserleri bir ışık, bir aydınlatma fişeğidir. Ülkemizi, insanlarını anlamak istiyorsak, O'nun romanlarını okumak ufuk açıcı olacaktır.

Yaşar Kemal, eserlerinde son derece güzel ve akıcı bir dil kullanmıştır. O'nun gibi yazabilmek kolay değildir. Büyük bir dil ustalığı gerektirir. O'nun kullandığı dil, kendine özgüdür, hiç kimseye benzemez. Okurken hemen anlarsınız, bu Yaşar Kemal’in dili dersiniz. Romanlarında dil bir oya gibi işlenmiştir, okurken hiç sıkılmazsınız, dil işte böyle kullanılır demeden duramazsınız. Dilinin güzelliğine halk şiir geleneği de sinmiştir. O'nun için Yaşar Kemal’e “ epope yazarı, büyük destancı denmektedir

Yaşar Kemal'in romancı olarak bilinmesine karşın, bir şair olduğunu da görürüz. Ağıt derlemeleri vardır, güzel ve etkileyici şiirler de yazmıştır. Zülfü Livaneli’nin türkülerinin bazılarının sözleri Yaşar Kemal’den alınmıştır. Üç Anadolu Efsanesi ‘nde Karacaoğlan, Köroğlu, Pır Sultan Abdal...gibi üç büyük halk şairini anlatmıştır. Yaşar Kemal’de bu üç büyük şairin ortak duyarlılığını görürüz. Onaltıncı yüzyılda yaşayan bu şairlerin özgür anlatımlarını, doğaya, dünyaya, insanlara özgür ve insanca bakış açılarını görürüz.

Çukurova insanlarının, insanca yaşam mücadelesinin dışında İstanbul'u ve İstanbul insanlarını da anlatmıştır. Konuları İstanbul'da geçen bu eserleri de okuduğumuzda büyük şehrin karmaşasını ve içinden çıkılmaz sorunlarını görürüz. Konular işlenirken, bu sorunların karmaşasından nasıl kurtulacağımız konusunda kafa yoran aydınlık insanları da görürüz. Biz de bir taraf olarak, çözüm konusunda, aydınlık insanlarla yan yana yürürüz.

Röportajlarıyla ülkemizin her yerinden, insanlarının sorunlarını dile getirmiş, tartışılmasını sağlamış bir öncü yazardır. İnsanlar onun romanlarını, öykülerini, makalelerini, konuşmalarını okuyarak ülke sorunlarıyla tanışmışlardır. Bu eserlerde ülke sorunları tüm boyutlarıyla cesurca ortaya konmuştur. Her önemli sorunda Yaşar Kemal ne düşünüyor? Diye konuşulmuş, düşünceleri, çözüm önerileri merak edilmiştir. Âdeta tüm Türkiye çalışanlarının ve emekçilerinin sesi, sözü, vicdanı gibidir.

Yaşar Kemal, yalnız Türkiye'nin değil, insanlığın ortak değeridir. Eserleri kırk dile çevrilmiştir. Nâzım Hikmet'le birlikte Türkiye'nin dünyaya açılan bir penceresi gibidir. Doksan iki yıllık ömrü mücadele içinde geçmiştir, emekçilerin gözünde büyüktür, eserleri karanlıkları aydınlatmaya devam edecektir. Toplumsal duruşuyla, eserleriyle hem ülkemizde, hem de dünyanın aydınlık insanlarının gözünde ölümsüzleşmiştir. Eserleri ne kadar okunursa, değeri ve önemi daha da artacaktır. Anımsayamadığım bir yabancı yazar onun için şöyle demiş: “ Bundan sonra hiçbir eser vermese de İnce Memed adlı eseri dünyaca tanınmasına yeter. “

Değerli anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

Mehmet PEKDÜZ

(02.03.2023)