Yükseköğretim Kurulu YÖK; heyecan içinde yeni Rektörü’nün atanmasını bekleyen Pamukkale Üniversitesi’nin “Rektör Aday Adaylarını” 23 Şubat Perşembe günü Ankara’ya birebir görüşmeler için randevuya çağırdı. Eski Rektör Hüseyin Bağcı’nın görevden alınmasından sonra, YÖK tarafından PAÜ’ye, Prof. Dr. Hüseyin Bağ vekaleten Rektör atanmıştı. PAÜ Rektörlüğü için başta mevcut Rektör Hüseyin Bağ olmak üzere 20’nin üzerinde aday adayının […]
Yükseköğretim Kurulu YÖK; heyecan içinde yeni Rektörü’nün atanmasını bekleyen Pamukkale Üniversitesi’nin “Rektör Aday Adaylarını” 23 Şubat Perşembe günü Ankara’ya birebir görüşmeler için randevuya çağırdı. Eski Rektör Hüseyin Bağcı’nın görevden alınmasından sonra, YÖK tarafından PAÜ’ye, Prof. Dr. Hüseyin Bağ vekaleten Rektör atanmıştı. PAÜ Rektörlüğü için başta mevcut Rektör Hüseyin Bağ olmak üzere 20’nin üzerinde aday adayının bulunduğu bildirildi.
PAÜ REKTÖRLÜĞÜ İÇİN YILDIZI PARLAYANLAR
Yükseköğretim Kurulu YÖK görüşmeler ve ilk sınav için randevuyu vermesine verdi de, peki; çok sayıda aday arasında PAÜ Rektörlüğü için “yıldızı en çok parlayan” isimler arasında kimler vardı? Ankara cephesinde PAÜ Rektörlüğü için adından en çok söz edilen isim Prof. Dr. Ahmet Kutluhan olurken, akademia ve PAÜ Kampüsü’nde ise Rektör adayları Mehmet Meder, Yakup Kaska ve Ceyhun Karpuz adı en fazla geçen adaylar oldu. Mevcut Rektör Hüseyin Bağ da, Ankara nezdinde; diğer adaylardan aşağı kalmıyordu hani, isminin bilinmesi ve anılması konusunda.
TAVASLI ADAYLARA DİKKAT!
Caretta Caretta’ların babası Tavaslı Prof. Dr. Yakup Kaska; bilim adamı kimliği ile ön plana çıkarken, yine diğer Tavaslı Prof. Dr. Mehmet Meder de son dönemde bir sosyolog olarak yıldızı parlayan ve adından çokça söz edilen isimler arasına yerleşti. Son dönemde yaptığı çıkışlarla Denizli’de tüm kulis odaklarının dikkatini çeken diğer Rektör adayı Prof. Dr. Ceyhun Karpuz’u ise kutlamak gerek sanırım. Neden mi? Çünkü duruşunu; hiçbir şeyi saklayıp, killemeden tarih tarih ortaya koyuyor.
CEYHUN KARPUZ, PAÜ’NÜN
“CESUR YÜREK ADAYI” OLDU
Ve de; “Ben ne FETÖ’cüyüm, ne de Tarikatçı. Ülkücüyüm, Ülkücü” diyerek net açıklamalar yapıyor. Ortalıkta dolaşan çelişkili onlarca açıklamayı bir bilim adamı titizliği ile (kanıtlarıyla) deşifre ediyor. Ceyhun Karpuz’un MHP cenahından gelen; “Cumhurbaşkanı Erdoğan bazı illerde Rektörleri MHP’nin önerdiği isimler arasından atayacak” iddiasına yönelik de söylediği bir sözü var ve. “Eğer PAÜ’de Rektör bu minvalde atanacaksa, bu yoruma en uygun isim de yine benim” diyor.
15 TEMMUZ’DAN SONRA ANKARA’YA DÖNDÜ,
REKTÖR OLUP PAÜ’YE GELMEK İÇİN ADAY OLDU
PAÜ’de Hüseyin Bağcı döneminde görevlendirilen ve önce PAÜ İlahiyat Fakültesi Dekanlığı’na getirilen, ardından da Rektör Yardımcısı atanan Prof. Dr. Ali Yılmaz’ın da PAÜ için Rektör Aday Adayı olarak başvuran isimler arasında yer aldığı biliniyor. Ancak Ali Yılmaz; 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası, PAÜ’de birlikte çalıştığı üst düzey kadrolar “tutuklanıp ihraç olurken” (adeta tası tarağı toplayıp) kadrosunun bulunduğu Ankara Üniversitesi’ne geri döndü. Yılmaz’ın şu sıralar Ankara’da PAÜ Rektörlüğü için kulis faaliyetleri yürüttüğü ve alttan alta lobi desteği aradığı da gelen iddialar arasında yer aldı. Yılmaz acaba Darbe Girişimi sonrası terk ettiği PAÜ’ye, operasyonlar tamamlanıp herşey normalleştiği zaman (rektör olarak) geri dönecek mi; Ya da dönebilecek mi?
O’12 MART DARBESİ’NİN EN
YAKIŞIKLI KURBANI OLDU
“Hele Ulaşa Ulaşa / Ulaş benzerdi güneşe / Ulaş kardaş can veriyor / Yüreğim düştü ateşe ../ Tohumlar düştü toprağa / Dokundum yeşil yaprağa / Kurban olam, kurban olam / Seni yaratan toprağa…” Ulaş Bardakçı, bundan 45 yıl önce yani 19 Şubat 1972 yılında İstanbul’da öldürüldü. Yurdu, vatanı için öldüğünde henüz 24-25 yaşında ODTÜ’lü pırıl pırıl bir öğrenci idi. Mahallenin yakışıklı ve güzel ağabeyiydi.. Arkadaşlarıyla birlikte, güzel bir gelecek için ve ülkesi için çabalıyordu. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının asılmalarını engellemek için uğraşıyordu. Yukarıda iki dörtlüğünü yazdığımız bu ağıtta anlatılan işte oydu. O’ Ulaş’tı. 1972'den sonra doğan ve adi Ulaş olan (erkek / kız) çocuklarının isim babası oydu, Ulaş’tı.
ULAŞ GÜLÜM, SANA YAKIŞMIYOR ÖLÜM
İlk kez Zülfü Livaneli albümü “Chants Révolutionnaires Turcs” olan kasette (albümde) dinledik, Ulaş’a ağıtı. Henüz Türkiye’de baskısı yoktu bu kasetin. Yaşar Kemal’in yıllar sonra, 2010’da yayımlanan ilk şiir kitabında (Yapı Kredi Yayınları; Bugünlerde Bahar İndi) yer alan bu şiirin orijinali, Livaneli tarafından bestelenmiş ve ölümsüzleştirilmişti, birkaç düzenleme ile. Orijinalinin sözleri, kitaptakinden biraz farklıdır. Değişmiş, dönüşmüştür. Albüme girmeyen kısım ise çok daha mânâlıdır: “Ulaş canım, Ulaş gülüm / Sana yakışmıyor ölüm / Sana demedim mi kardeş / Düşman hayin düşman zalim./ Düşmanların aklı şaşa / Ulaş benziyor güneşe / Bundan sonra yeryüzünde / Hep çiçekler Ulaş aça.”
KARDEŞ SEN ÖLDÜKTEN SONRA
VALLAH BİLLAH ÖLÜM GÜZEL..
O’ Ulaş’tı. 1972'den sonra doğan ve adı Ulaş olan (erkek / kız) çocuklarının isim babası oydu, O’Ulaş’tı. Ulaş’tan bize yadigâr kalan sadece çocuklarımıza koyduğumuz ismi değil; “yakışıklı gülüşü, sönmeyen umudu ve bitmeyen kavgası”dır. Murat Meriç’in de yazdığı gibi; güzel günlere ulaşmak için ilerlerken, dilimizde dolanan, Yaşar Kemal’in ağıtı: “Ulaş benim gülüm güzel / İnsanlığım yolum güzel / Kardeş sen öldükten sonra / Vallah billah ölüm güzel / Şu Boğaz’ın günden yanı / Gitti gelmez Ulaş hani / Bu dünya güzel olacak / Bu insan güzel olacak / Ulaş kardeş koç yiğidim / Görmeyecek güzel günü…” (ALINTI, Murat Meriç “45 Yıl Önce Yarım Kalmış Bir Hikaye”)