Pamukkale Üniversitesi ve Denizli Valiliği işbirliğinde yapılan ‘15 Temmuz Darbe Girişimi ve Toplumsal Etkileri’ konulu panele konuşmacı olarak katılan Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper, 15 Temmuz gecesinde yaşadıklarını anlattı. Alper, “Hemen lojmanın aşağısına indiğimde ortalıkta bir alan var. Orada bazı meslektaşlarımızın ekmek almak için dışarı gittiğini gördüm” dedi. “O AKŞAM BAZI MESLEKTAŞLARIMIZIN EKMEK STOĞU YAPTIĞINI […]
Pamukkale Üniversitesi ve Denizli Valiliği işbirliğinde yapılan ‘15 Temmuz Darbe Girişimi ve Toplumsal Etkileri’ konulu panele konuşmacı olarak katılan Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper, 15 Temmuz gecesinde yaşadıklarını anlattı. Alper, “Hemen lojmanın aşağısına indiğimde ortalıkta bir alan var. Orada bazı meslektaşlarımızın ekmek almak için dışarı gittiğini gördüm” dedi.
“O AKŞAM BAZI MESLEKTAŞLARIMIZIN EKMEK STOĞU YAPTIĞINI GÖRDÜK”
Pamukkale Üniversitesi ve Denizli Valiliği işbirliğinde yapılan ‘15 Temmuz Darbe Girişimi ve Toplumsal Etkileri’ konulu panel düzenlendi. Dumlupınar Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüsamettin İnaç moderatörlüğünde yapılan panelde; Vali Dr. Ahmet Altıparmak, Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper, PAÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferhat Ağırman ve PAÜ Rektör Danışmanı İbrahim Akman konuşmacı olarak yer aldı. Panele konuşmacı olarak katılan Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper, “Ben ihtilal durumunu ve Denizli’deki durumu Vali Bey’in kendisinden öğrendim ve o andan itibaren benim de endişelerim vardı. Bir karar vermemiz gerekiyordu. Hemen lojmanın aşağısına indiğimde ortalıkta bir alan var. O alana indiğimde konuşmaya başladığımızda bazı meslektaşlarımızın ekmek almak için dışarı gittiğini gördüm. Ve giderken de ‘ekmek alalım nede olsa bir kaç gün dışarı çıkamayacağız’ dedi. Halbuki o sırada yanımızda bulunan meslektaşlarımızla ‘ne yapabiliriz’ bir strateji üretmeye çalışıyoruz. Bizim paradikmalarımız farklıdır. Biz Denizli’yi düşünüyorduk. Onlar farklı düşünüyorlardı. Nitekim Hakimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu süreç içerisinde Denizli’den 32 tane hakim ve savcıyı meslekten ihraç etti. Hemen meslektaşlarımı topladıktan sonra o sırada o ihraç edilenlerden olmayan meslektaşlarımı topladıktan sonra bir görev dağılımı yaptık” dedi.
“O GÜN ÖLEBİLECEĞİM İHTİMALİNİ DÜŞÜNÜYORDUM”
15 Temmuz akşamı hemen kriz merkezine gitmek için yola çıktığını bildiren Başsavcı Alper, yapmış olduğu görev dağılımı hakkında bilgiler verdi. Alper, “Ben şu an dışarı çıkıyorum kriz merkezine gideceğim. Kriz merkezinden belki geri dönmeyebilirim. Başımıza her türlü ihtimal her şey gelebilir. Başsavcı vekilliği en kıdemli Başsavcı Vekili’nden başlamak üzere 3’ünüz arasından sırayla deruhte edilecektir. Ama üçünüz de eğer başınıza bir şey gelirse bu takdirde en kıdemli Cumhuriyet Başsavcısı yerimi alacaktır. Ama devletin çarkı da dönmeye devam edecektir. O gün ölebileceğim ihtimalini düşünüyordum. Bu doğal bir sonuç eğer ihtilal başarılı sonuçlansaydı çatışmalar yaşanmış olsaydı elbette ki doğal bir sonuçtur” şeklinde ifade etti.
“BU DEVLETİN YAŞAMASI İÇİN ÖLÜRDÜK”
O gece öleceğini düşündüğünü ifade eden Başsavcı Alper, öldüklerinde demokrasi şehidi olarak defnedileceği şüphesinin olmadığını bildirerek; “Ama çocuklarımıza ya da torunlarımıza bırakacağımız utanılacak bir eylemimiz yoktu. Böyle bir şey olamaz da. Gerekirse hukukun işlemesi için bu devletin yaşaması için ölürdük. Bizden sonra gelenler bunu devam ettirirdi. Eminim bu şekilde devam eder giderdi. Tabi beli tedbirler alındı. Bu süreç içerisinde idari tedbirler alındığı süre içinde bizati ben şahidiyim. Deriz ki; o gün bir destan yazdık” ifadelerini kullandı.
“DENİZLİ’DE KAN DÖKÜLMEDİ”
15 Temmuz gecesi Denizli’de yaşanan olaylarda hiçbir kan dökülmediğinin altını çizen Başsavcı Alper; “Denizli’de Denizli halkı ve Denizli’de görev yapan bürokratlar destan yazdılar. O heyecanı duymayanlar varsa utanacak olanlar onlardır zaten. Hukuk işlemesi gerekiyor. Gece yarısı ihtilal girişimini öğrenir öğrenmez bizati talimatımı verdim. İhtilale karışmış subay ve astsubayların tümü hakkında; daha sonra bunu yazılı talimata dönüştürdüm ve ihraç istedim” şeklinde ifade etti.
“BİZ TÜRKİYE’DE İLK İDDİANAMEMİZİ HAZIRLADIK”
TSK Kanunu gereği karar alma yetkisi bulunmayan herhangi bir suça karışmayan silah kullanmayan erler hakkında herhangi bir cezai işlem yapılmaması düşüncesine vardıklarını bildiren Başsavcı; “Soruşturmalarımızı bu miğval üzerinde devam ettirdik. Artık değerler de artı deliller de geldikçe soruşturmamız genişletilerek devam etti. Sonuç itibariyle yaklaşık 10 gün önce biz Türkiye’de ilk iddianamemizi hazırladık. Şu anda 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nin değerlendirilmesinde de 15 gün içerisinde iade kararı verildikten sonra müracaat edebiliriz. Mahkeme darbeyi kabul ettikten sonra da yargılanma başlayacaktır. Sadece asker iddianamesi olarak da intibat ihtisat veyahut mensubiyeti olanlarla ilgili olarak 15-16 Temmuz günü söylemlere ilişkin soruşturma yapmıyoruz. Herhangi bir suçları vardır. Bunları değerlendiriyoruz. İnceleme ve araştırmadan sonra soruşturulması gerekiyorsa elbette soruştururuz. Fakat şu anda hiçbir terör soruşturmasında bunları yaparken masumiyet karidesi çiğnenmemelidir. Delil olmadan hiç kimse Ceza Mahkemesi Kanunu’nun güvenlik tedbirleri uygulanmamaktadır. Biz elimizde deliller bulunmadığı takdirde hiç kimse hakkında soruşturma yapmıyoruz. Ama hak adalet duyguları içerisinde sürdürülmektedir. Her biri bu işi bilen uzun yıllar terör çalışmış görev ve sorumluluklarının farkında eylem ve işlemlerinde hak ihlali olmamasına azami gayret sarf eden fakat suçlunun da en ağır suretle ceza alması için gayret sarf eden hakikaten profesyonel insanlar” dedi.
“TARİHTE İLK DEFA HUKUKÇULAR MEYDANLARA ÇIKTILAR”
Darbe girişimin başarılı olması durumu hakkında da fikir yürüten Başsavcıu Alper, şunları aktardı: “Eğer ihtilalin tersi olsaydı nasıl olacaktı? Önceki ihtilallerde gördük, okuduk. Şiirlere hikayelere anılara konu oldular hepsi. Ne tür işkencelerin yapıldığı insanların nasıl mağduriyetlere uğradığı ve demokrasi çizgisinden nasıl uzaklaşıldığını düşününce; hepimiz ihtilal nasıl ülkemizi 20 yıl 50 yıl geriye götürdüğünü biliyoruz. Yalnız bizi de ileriye götürmüştür. Çünkü tarihte ilk defa hukukçular meydanlara çıktılar. Aynı gün gözaltı kararları verdiler. Bundan önceki ihtilallerde bir çok suç işlenmişti. Suç işleyenlere karşı Cumhuriyet Başsavcıları’nın derhal soruşturmaya başlaması gerekiyordu, başlamamışlardı. Demek ki bizim de demokrasi kültürü de gelişti. Nasıl ki sokağa çıkma yasağı geldiğinde dinlememiş sokağa çıkarak ölmeyi göze alıp; tankların üstüne çıkmışsa, elindeki sapanla uçağı düşürmeye kalmışsa, öleceğini bile bile makinalı tüfeklerin önüne yatmışsa, bu demokrasi kültürünün gelişmesiyle doğru orantılı bir şeydir.”
“O GÜN HİÇ KİMSE TEREDDÜT ETMEDİ”
Türkiye’de hukukçuların da demokrasi kültürünün gelişmiş olduğunu söyleyen Başsavcı Alper, “O gün hiç kimse tereddüt etmedi. Türkiye’nin her yerinde ki Cumhuriyet Başsavcıları ile ilgili Cumhuriyet Başsavcı Vekilleri, Savcılık hepsi soruşturmaya geçtiler. İtiraz edenin hakkında da gözaltı kararı verildi ve bu şekilde devam etti. Uluslararası gelişmeler anlamında bizim uzmanlık alanımız olmamakla beraber uluslararası ilişkiler anlamında gördüğümüz manzara Türkiye’nin ne kadar hukuka kapalı olması gerektiği, ne kadar demokrasiye ihtiyacı olduğu, ne kadar bir ulus devlet olası gerektiğini, bir bütün devlet olması gerektiğini, topraklarından taviz vermemesi gerektiğini ve her bir bireyinin de ne kadar verici olması gerektiğini açıkça ortaya koymuştur” dedi.
İran sınırında, Suriye sınırında ve ülkenin en sarsıcı davalarının görüldüğü ilde başsavcılık yaptığını yineleyen Başsavcı Alper, “Özellikler buralar da yüzlerce değişik ülkelerin ajanlarını gördüğüm de çok şaşırmıştım. Fakat şimdi gelişen olayları yaşadığımız olayları 15-16 Temmuz gelişmelerini değerlendirdiğim zaman bunların hiç de ezbere olmadığını fark ettim. Artık daha iyi yorumlayabiliyorum. Biz büyük bir devletiz. Büyük bir milletiz. Biz bazen kanunlara karşı geliriz. Bazen sokakta başkalarını rahatsız edeceğimizi düşünmeden yere tükürürüz belki, kırmızı ışığı gönlümüzce ihlal ederiz. ‘Parasıyla değil mi canım?’ deriz. Gider parasını yatırırız. Ama kimi zaman da ülkemiz için ölmek gerekirse; çıkar ölmeyi göze alırız. İşte böyle bir heyecanımız var. Belki de dünya ve siyasi hukuk tarihinde çok irdelenmesi gereken bir husus beklide dünya da tek örneği bilemiyorum” şeklinde ifade etti.
“ÜLKEMİZE DEMOKRASİ KÜLTÜRÜN GELİŞMİŞ OLMASINA SEVİNİYORUM”
15 Temmuz darbe girişimin silahsız halk ile durdurulduğunun altını çizen Başsavcı Alper, sözlerini şöyle noktaladı: “Bir ihtilal girişimi halkın ve demokrasi sevenlerin bu ülkeye sahip çıkanların girişimiyle silahsız insanlarıyla engellendi. Tabi ki Ömer Halisdemir gibi kıymetli insanlarımız canlarını feda etti. Çok şehit de verdik. Ama geneline baktığımız zaman halkın ortak iradesi ve milyonların ortak iradesiyle bu ihtilal girişimi engellendi. Dolayısıyla büyük bir sevinç duyuyorum. Ülkemize demokrasi kültürün gelişmiş olmasına seviniyorum. Hukukçuların aldıkları eğitiminin hakkını verebilecek olduklarından seviniyorum. Ve bundan sonra da görevimizi son derece profesyonel yaparken, etrafındaki insanların çoğunluğundan 18 yaşının heyecanlı kıpırtısını ve ruhunu taşıdığını bilerek mutlu oluyorum. Umarım bu topraklar da sonsuza kadar bu heyecanımızı bu mutluluğumuzu ve mücadele aşkımızı kaybetmeyiz.”
SON
Yazı Dizisi; Gürkan GÖK-İbrahim ALAYONT