Pamukkale Üniversitesi’nde (PAÜ) cumhuriyetin kabul edilişinin 96’ncı yıldönümü münasebetiyle, Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü ve Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma Uygulama Merkezi işbirliği ile ‘Cumhuriyet ve Türkiye Öyküsü’ başlıklı konferans gerçekleştirildi.
Pamukkale Üniversitesi’nde (PAÜ) cumhuriyetin kabul edilişinin 96’ncı yıldönümü münasebetiyle, ‘Cumhuriyet ve Türkiye Öyküsü’ başlıklı konferans gerçekleştirildi. Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü ve Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma Uygulama Merkezi işbirliğinde yapılan konferans, Fen-Edebiyat Fakültesi Prof. Dr. İsmail Çetişli Konferans Salonu’nda düzenlendi. Etkinliğe; Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ertuğrul İşler, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Dr. Ercan Haytoğlu, akademik personel ve öğrenciler katıldı. Türklerin çok köklü bir tarihi olduğunu hatırlatan Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ertuğrul İşler; cumhuriyetin kazanımları üzerinde yoğunlaşıp, bundan sonrasının daha iyi olması için yapılacakların planlanması gerektiğinin altını çizdi. Prof. Dr. İşler, konferansın gerçekleşmesinde emeği geçen Tarih Bölümü ve Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma Uygulama Merkezi yetkililerine teşekkür etti.
“GERÇEK BİR CUMHURİYET ANCAK DEMOKRASİ İLE ANLAMLIDIR”
Konferansa konuşmacı olarak katılan, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi ve Siyasi Tarih alanlarında uzmanlığı bulunan, Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Berber; dinleyenlere yüzüncü yılına yaklaşırken Cumhuriyetin içinde bulunduğu durum hakkındaki tespitlerini aktardı. “Günümüze kadar geçen süreçte cumhuriyet ve cumhuriyeti savunan düşünürler var mı, varsa neredeler, biraz bunu biraz da cumhuriyetin içini dolduracak açıklamalar yapalım. Gündelik yaşamı algılarken karşıtlıklar üzerinden dünyayı okumaya çalışırız. Bu bizim işimizi kolaylaştırır ama aynı zamanda düşünce dünyamızın sınırlarını da kısıtlar. Böyle bir tespit yaparak başladım. Çünkü son zamanlarda cumhuriyetin de böyle bir karşıtlık üzerinden okunmaya çalışıldığını görüyoruz. Cumhuriyetin karşısında bir alternatif olarak demokrasi konuluyor. Bu karşıtlık esasında sunidir. Bu iki kavramın farklılıkları olmakla birlikte, eklemlendikleri nokta çok daha fazladır. Gerçek bir cumhuriyet ancak demokrasi ile gerçek bir demokrasi de ancak cumhuriyet ile anlamlıdır” ifadelerini kullandı.

“İSMİNE SAHİP OLMAK İÇERİĞİNE SAHİP OLMAK ANLAMINA GELMİYOR”
Cumhuriyet kavramının toplum tarafından nasıl ve ne ölçüde anlaşıldığını tespit etmek için düşünce akımlarından başlayarak gündelik hayata ve entelektüel alandaki varlıklarına dair tespitlerde bulunan Prof. Dr. Berber, “Türkiye’nin maruz kaldığı veya tartıştığı düşünce akımlarını tek tek ele aldığımızda ya pratik yaşamda var ya da entelektüel yaşamda var. İkisi birden yok. Buradan cumhuriyete gelecek olursak; 1923’te ilan edilen cumhuriyet için diyebiliriz ki; ismine sahip olmak içeriğine sahip olmak anlamına gelmiyor. 1923’te adına sahip olduğumuz, 1926’da içeriğini çağdaş hukukla doldurduğumuz cumhuriyetimiz: gündelik yaşamda var, kamu kurumlarının duvarlarında yer alan Atatürk Resmiyle, 29 Ekim haftası anma etkinlikleri ile televizyon programlarınd, peki entelektüel alanda? Orada yok. Cumhuriyet düşüncesini ilan edildiği günden beri savunan, zenginleştiren, geliştiren insan sayısı ülkemizde maalesef yok denecek kadar az. Yani entelektüel alanda Cumhuriyet düşüncesinin durumu hiç parlak değil” diye konuştu.
“CUMHURİYET DEMOKRASİNİN SİGORTASIDIR”
“Cumhuriyet demokrasinin sigortasıdır. Keyfiliği otoriteyi engeller. Gücünü güçler ayrılığı ilkesinden alır” diyen Prof. Dr. Berber, cumhuriyetin kazanımlarını şöyle sıraladı: “cumhuriyet yönetiminde yurttaşlık soydaşlıktan daha üstündür. Böylece herkese eşit ve herkesi içeren bir yönetim anlayışı hâkim olur. Kimseyi dışlamaz. Herkesi yasal çerçevede sistemin bir parçası haline getirir. Yurttaşının da erdemli, vatan sevgisini içselleştirmiş, özgürlüğüne düşkün bireylerden oluşmasını ister. Cumhuriyet sadece bizim toplum içindeki özgürlüğümüzü tek başımıza garanti etmez. Başkalarının bizim üzerimizde, kendi düşüncesini giydirmesine de izin vermez. İdeal cumhuriyete baktığımızda; cemaatlerle, vakıflarla, sivil toplum kuruluşları ile hiçbir sorunun olmadığını görürüz. İslam ile de bir sorunu yoktur. Ama İslam’ın; siyasetin veya bir cemaatin politik duruşuna, siyasetinin odağına yerleştirmekle ilgili ciddi endişe taşır. Kendi doğrusunu bize doğru olarak dayatmaya çalışan bir sistem olan küreselleşmenin de panzehri cumhuriyettir. Cumhuriyet bilim gibidir, değiştirilebilir ve gelişebilir. İnsan hakları ve doğayı önemser. Hepimizin yurttaşı olduğu bu çağdaş cumhuriyeti, önce silahlı mücadele ile nerdeyse bütün emperyalist dünyaya karşı, ardından da bir aydınlanma mücadelesi ile bize armağan eden başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün silah arkadaşlarına ve cumhuriyetin bugüne gelmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”