HAZİRANDA ÖLMEK ZOR
.................. Kökü burda Yüreğimde Yaprakları uzaklarda bir çınar Islık çala çala göçtü bir çınar Göçtü Memet diye diye Şafak vakti bir çınar silkeledi kuşlarını güneşlerini “ oğlum sana sesleniyorum işitiyor.
Sevgili konuklar, değerli öğrenciler ve değerli öğretmenler,
Bugün okulda öğrencilerimizin hazırlamış olduğu “ Şiir Dinletisi “ için bu salonda toplanmış bulunuyoruz. Hepiniz hoş geldiniz! Öğrencilerimizin günlerdir çalışıp hazırlandıkları şiirleri onların sesinden hep beraber dinleyeceğiz. Bu tür çalışmalarda bulunmak, çalışmalarının sonuçlarını sergilemek, çocuklarımız için gurur kaynağıdır. Okulumuzda böyle bir çalışma ilk kez gerçekleştiriliyor. Bundan sonra bu tür sanatsal etkinliklerin arkasının geleceğini düşünüyoruz. Bu etkinlikte emeği geçen okul yönetimi, öğretmen ve öğrencilere kucak dolusu selâmlarımızı gönderiyoruz.
Şiirin tarihi, neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Tarihin ilk devrelerinden beri şiir vardır. İnsanlığın varoluşundan beri şiirli bir yaşam devam edip gelmektedir. Şiir, yaşamımızda hep olmalıdır; şiirsiz bir yaşam, insan ilişkilerinde mutsuzluk ve çürümeye yol açar. İnsanların sığ ve yüzeysel düşünmeleri sonucu, çıkmazdan çıkmaza sürüklendikleri çok görülmüştür. Böyle durumlarda insanlar bencilliklerinin tutsağı olurlar, toplumsal yaşamın gereklerinden hızla uzaklaşıp, bir karmaşa toplumuna doğru hızla yol alırlar.
Şiirden, şiirin büyüsünden uzaklaşan insanlık çatışma, karmaşa ve belirsizlikler ortamına hızla sürüklenir. Çünkü insanlık şiirin güzelliğinden ve büyüsünden uzaklaşarak korkunun karanlığına doğru hızla ilerler. İnsanlığın bu çıkmazdan kurtulması, sanatın dünyayı anlama ve dönüştürme gücüne yeniden kavuşmasıyla mümkündür. Sanatın bu gücünün farkında olmamız, yaşama gücümüzü ve heyecanımızı daha da artıracaktır. İnsanlığın bugünkü manzarası biraz da sanattan ve özel olarak şiirden uzaklaşmamızda aranmalıdır.
Sanatın eğitici ve aydınlatıcı gücüne inanmalı, ona hak ettiği değer verilmelidir. Karnımızı belki suyla ekmekle doyurabiliriz. Peki beynimizin açlığını neyle gidereceğiz? Şiir olmadan, sanat olmadan, yaşamın güzelliklerini göremeyiz, anlayamayız. İşte biz bu gücü sanattan alacağız; sanatçıların geniş öngörüleri, ışığı görmemizi kolaylaştıracaktır. Onun için şiir yazanlara, sanatçılara ışığın taşıyıcıları diyebiliriz. Bu ışık ve ışığın taşıyıcıları yoksa, yaşam güzelliğinden çok şey yitirir. Tek tek şairlerden gelen bu ışığı büyütelim; güzellik yakınımızda, yöremizde dolanıp dursun. Güzel duyulardan yoksun bir insanlık, yaşama güdülerini de kaybeder.
Ülkemiz, şairler yönünden çok zengin ve üretkendir. Nerdeyse her üç kişiden biri şairdir; konuşmalarında şiir özelliklerine rastlarsınız. Şairlerimiz yazdıkları şiirlerle toplumu aydınlatmaya, güzel ve yaşanılası bir dünyayı muştulamaya devam ediyor. Yunus Emre’den, Karacaoğlan’dan, Pir Sultan Abdal’dan, Dadaloğlu’ndan beslenen günümüz şiiri, çağlayan gibi akmaya devam ediyor. Gürül gürül akan bu şiirler, toplumumuzun ruhsal besinini sağlayan büyülü sözlerdir. Bu büyülü sözlerin özsuyundan içmeyenler, ne çok şey kaybettiklerinin farkında mıdırlar acaba? Bu özsu yaşamın zorluklarına karşı dayanma gücü sağlayacak, insanlığımızın farkında olmamızı hatırlatacaktır. Şiir olumsuzluklara, yanlışlıklara bir itirazdır, hiç boyun eğmez.
Ülkemiz şiiri çok güzel örneklerle doludur. Şairlerimiz, şiir sanatının doruklarına ulaşmıştır; evrensel nitelikte konulara temas ederek, insanlık ailesine çok değerli katkılarda bulunmuşlardır. Çocuklarımız biraz sonra bu güzel örnekleri, hepimize kendi seslerinden duyuracak. Şimdi çocuklarımızı dinleyelim, şiirimizin özünü yudum yudum tadalım. Hepinizi, bu dinletide emeği geçenler ve destek verenler adına saygıyla selâmlıyoruz.
Bu köşe yazısı 2008 yılında 21 Mart Dünya Şiir Günü için kaleme aldığım konuşma metnimdir.
Mehmet PEKDÜZ
Namık Kemal İlköğretim Okulu
Türkçe Öğretmeni
(23.03.2023)