GOLCÜ 2 YIL DAHA HOROZ’DA
Yeşil siyahlılarda Mehmet Akyüz sevinci yaşanıyor. Başkan Mustafa Üstek ve kurmayları, geçtiğimiz sezon 14 maçta attığı 12 golle takımın ligde kalmasında büyük payı olan 32 yaşındaki futbolcuyla 1+1 yıllık sözleşme.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, CNN Türk Televizyonu’nda yayınlanan ‘Neler Oluyor?’ programında Şirin Payzın’ın konuğu oldu. Bakan Zeybekci “seçim öncesi Türkiye Ekonomisi ve politik gelişmeleri” değerlendirdi. Ve ekonomiye dair en güncel soruları yanıtladı.
ZEYBEKCİ, “ÜNİVERSİTELERİN BÖLÜNMESİ FİKRİ YÖK’TEN GELDİ”
Seçim öncesi ekonomideki son durumun ele alındığı programda konuşan Bakan Zeybekci, ilk olarak; muhalefetin eleştirilerine maruz kalan 4'ü vakıf olmak üzere 20 yeni üniversite kurulmasını öngören, aralarında İstanbul, Gazi, Anadolu, Karadeniz Teknik, İnönü, Selçuk, Erciyes Üniversiteleri’nin de bulunduğu bazı üniversitelerin bölümlerini, yeni kurulacak üniversitelere bağlayan yasa hakkında konuştu. Bakan Zeybekci, “Üniversitelerin bölünmesi, ayrıştırılması, belirli alanlara doğru kanalize edilmesi konusunda bizim bir tartışmamız var ama bu fikir bizden gelmedi. Bu fikir tamamen Yüksek Öğrenim Kurumu’ndan (YÖK) yani üniversite camiasından geldi. Belirli üniversitelerin çok büyük yapılara, çok hantal yapılara ulaştı. Böylece de yönetilemez hale geldi. Birçok şehre dağılmış olan üniversiteler, birçok alana dağıtılmış olan üniversiteler bizim en önemli sıkıntılarımızdan bir tanesidir. Reel hayatla üniversitenin tamamıyla birbiriyle bir araya gelememesi, iç içe geçememesi, koordine olamaması güncel hayatla üniversitenin sanayiyle, ekonomiyle, teknolojiyle, bilimle bilgiyle gerçek hayattakiyle teorideki arasında bir anlamda harmonizasyonun oluşturulamamasıyla ilgili bilen bilmeyen arasında hep tartışılır” dedi.
“15 YILDA 100’ÜN ÜZERİNDE YENİ ÜNİVERSİTE KURULDU”
Gerçek hayattaki ihtiyaçlarla, gerçek ekonominin ihtiyaçlarıyla üniversitede yetiştirdiğimiz insanların alanlarıyla da bir örtüşmede zaman zaman sıkıntı oldu” diyen Bakan Zeybekci; şunları söyledi: “Bu baştan hükümetimizin bir talebi. Bizim önerimiz. Başta birebir değil ama bizim belirli alanlardaki görüşlerimiz, dileklerimiz, bu konuyla ilgili temennilerimiz bilim camiasıyla, üniversite camiasında hep iletile geldi. Diğer taraftan hantallık yapısı da bunun için de Yüksek Öğretim Kurumu’nun yaptığı bir çalışmaydı. Sonra bu hükümetimize geldi. Cumhurbaşkanımız tarafından değerlendirildi. İtirazlar değerlendirildi. Eleştiriler değerlendirildi. Tekrar gözden geçirildi. Köklü üniversitelerin yapıları bozulmadan, köklü üniversitelerin; bazı köklü okulları o üniversitelerle bir bütün haline gelmiş olan fakültelerin ayrıştırılmasıyla ilgili tüm eleştiriler de dikkate alındı. Dolayısıyla bu da parlamentonun onayına sunuldu. Ancak bu şekilde değerlendirebilirim ama sonuçta bu yaşayan bir süreç. Türkiye’de üniversite sayısıyla ilgili 15 yıl içinde 100’ün üzerinde yeni üniversite kuruldu. Kurulmaya da devam edecek. Ama bunların tabii ki gerçek hayata da uygun hale gelmesi lazım. Üretilebilir olması lazım. Dilerim bu çalışmanın aksaklıkları varsa da ileride düzeltilmeye devam edilir.”
“YÖK’TE ÇOK ÖNEMLİ BİR REFORMUN YAPILMASI GEREKTİĞİNE İNANIYORUM”
YÖK’ün farklı bir şekilde yapılandırılması gerektiğine inandığının altını çizen Bakan Zeybekci, “YÖK’te çok önemli bir reformun yapılması gerektiğine hala inanıyorum. Ama bu şimdinin meselesi değil. Üniversitelerimizin bence Türkiye’nin gerçeklerine çok daha uygun, reel hayatın gerçeklerine, reel sektörün gerçeklerine dönüşmesi gerekiyor. Dünya çok hızlı değişmeye devam ediyor. Dünyada bildiğimiz 5 sene önceki doğrular, şuanda hepsi yanlış hale geldi. Bugünün doğruları da önümüzdeki 5 sene sonrada kesinlikle yanlış hale gelecek. Dolayısıyla çok hızlı bir şekilde dünyayla ayak uyduran, gerçek hayatla ayak uyduran, sanayiyle, teknolojiyle, bilgiyle, bilimle ayak uyduran ve reel hayatın, reel sektörün taleplerine cevap veren bir üniversite, yükseköğretim gerek lisans, gerek önlisans, gerek yüksek lisans olmalı. Tabi aslında üniversitelerin yönetimlerinde, YÖK’te, reel sektöründe, gerçek hayatında, sivil toplum kuruluşlarının da yer alması gibi şeyler bence sağlıklı ortamlarda tartışılmalı ve gerçekleştirilmeli” diye konuştu.
“CUMHURBAŞKANIMIZIN MANİFESTOSU BİR DEVAMLILIĞIN ESERİDİR”
Şirin Payzın’ın ‘AK Parti ekonomik vaatler üzerinden mi seçim kazanmaya odaklandı? Sorusunu yanıtlayan Bakan Zeybekci; “Ekonomik vaatleri 2’ye ayıralım. Geçtiğimiz seçimlere bakacak olursak. Aslında bu 2007 seçimlerinde 15 – 7 Haziran seçimleriyle başlayan bir süreçti. Verme konusundaki başlayan bir süreç. Bu ekonomik vaatler değil; refahla ilgili vaatler. Şuandaki konuşulan konular arasında ekonomik vaatlere bakacak olursak, bunlar artarak devam edecek. Diğer seçimlerde de bunları gördük ama cumhurbaşkanımızın manifestosunu görürsek eğer bir devamlılığın eseridir. Yani ortada 15 yıllık bir eser var. Ben 15 yıllık bir temelin üzerine inşa edilecek olan bir yapıdan bahsediliyor. Yani üretimle ilgili, Türkiye’nin dönüşümüyle ilgili, yüksek teknolojiye geçişle ilgili, Türkiye’nin orta yüksek gelir seviyesinden yüksek gelirli ülkeler seviyesine geçişle ilgili. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz 36 milyardan 161 milyar dolara gelmiş olan ihracatın 500 milyar dolarlık seviyeye doğru gidişiyle ilgili, büyümeyle ilgili performansımızın arttırılmasıyla ilgili, enflasyonla faizle ilgili mücadeleyle ilgili, cari açıkla, istihdamla ilgili. Cumhurbaşkanımız; bütün bu alanlarla ilgili gerçekleştirilmiş olan bir hikayenin devamını anlatıyor. ‘Ahdim olsun’ dediği bütün o her şeyi sıralarsak, bunları anlatıyor. Bu ara Başbakanımızın açıkladığı emeklilere verilecek olan 2 ikramiye diğer bazı düzenlemeler ve düzeltmeler bunlar aslında ekonomi değil. Reel ekonomi başka bir şey” diye ifade etti.
“BUNLARIN HEPSİ DE GERÇEKLEŞTİRİLECEK OLAN ŞEYLERDİR”
AK Parti’nin hükümetlerinin ekonomi alanında yaptığı çalışmaları hatırlatan Bakan Zeybekci; şunları söyledi: “AK Parti hükümetlerinin bugüne kadarki yazdığı ekonomi anlamındaki o destanın devamı ve bununla ilgili insanlar biz üretimde bunu yapacağız. Türkiye’nin Büyümesiyle ilgili şunları öngörüyoruz; Türkiye’de ihracatın büyümesiyle ilgili yatırımların büyümesiyle ilgili özel sektör yatırımlarının büyümesiyle ilgili, faizinin inmesiyle ilgili, enflasyon düşürülmesiyle ilgili, cari açığı önlemekle ilgili, dış ticaret politikaları ve ithalat politikalarıyla, bütün bu alanlarla ilgili konularla ilgili bunlarla tartışmalar varsa bu ekonomidir. Eğer bunu tartışacak olursak bu konuda AK Parti’nin bir destanı vardır. AK Partinin 2002 yılından bugüne kadar muhtaçlarla, ailelerle, öğrenci burslarıyla ilgili, fakirlerle, yardımlarla ilgili, sosyal devletle ilgili, sosyal devletin hükümlülükleriyle ilgili yapmış olduğu şeyler belli; Yapılacak olan şeyler de bunun devamı niteliğinde düşünülmüş planlanmış. Bunların hepsi de gerçekleştirilecek olan şeylerdir. Seçim döneminde gerçekten ekonomi tartışılacaksa; Türkiye’nin geleceğiyle ilgili Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün muhasır medeniyet dediği Türkiye’nin namerdi bırakın merde bile muhtaç olmayacağı o seviyeye doğru giden, devasa bir ekonomi haline gelmiş olan, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi, Avrupa’nın 5’inci büyük ekonomisi, satın alma gücü paritesine göre dünyanın 13’üncü büyük ekonomisi olan Türkiye’nin nasıl dünyanın ilk 10’u Avrupa’nın nasıl ilk 3’ü olacağıyla ilgili konuşalım. Daha önce olmadı mı bence onu konuşalım. Nereden nereye geldiğimizi önce değerlendirirsek nelere yapabileceğiyle ilgili insanlarımız çok sağlıklı bilgilere sahip olurlar. Yani milletimiz, seçmenler doğru bilgilere sahip olmalı. Doğru, sağlıklı bilgilere sahip olan insanların doğru kanaatleri oluşmalı ve bu kanaatler doğrultusunda verdikleri doğru kararlar olmalı ki memleket bir yerden bir yere gitsin.”
“TÜRKİYE TAM ANLAMIYLA BİR DÖNÜŞÜM YAŞADI”
2003 yılında Türkiye’de toplanan 100 liralık verginin 87 lirasının faize ödendiğini hatırlatan Bakan Zeybekci; “Bugün toplanan 100 liralık verginin 10 lirasını faize öder hale geldi. Bir zamanlar Türkiye maaşları bile ödeyemeyecek noktaya gelmiş ve bununla ilgilide İMF’ye veya başka kurumlara borçlanırken; bugün Türkiye İMF’yle borçlarını sıfırlamış konuma geldi. Türkiye 3 bin 600 Dolarlık milli gelirden 11 bin dolarlık milli gelir seviyesine geldi. Türkiye 36 milyar dolarlık ihracattan 161,5 milyar dolarlık ihracat seviyesine geldi. Türkiye bütün bunları büyüme anlamında bakacak olursa; 2002 yılından 2017 sonuna kadar da yüzde 5,8’lik ortalama büyümeyle geldi. Türkiye bunları başararak geldi. Türkiye tam anlamıyla bir dönüşüm yaşadı. Türkiye 465 milyar dolarlık dış ticaret hacmine geldi. Dünyanın sayılı ekonomileri haline geldik. Yakın geleceğe bakalım 15 Temmuz işgal girişimine rağmen Türkiye 2006 yılının son çeyreğinden başlamak üzere 2018’in ilk çeyreğine kadar yaklaşık olarak 6 çeyrek boyunca büyümesini kesintisiz bir şekilde ve 2017 yılını aldığımız zamanda dünyada G20 üyesi ülkeler arasında 1 numarada. OECD üyesi ülkeler arasında 2 numarada; Avrupa’da en hızlı büyüyen İrlanda’dan sonrada 2 numarada büyüyen bir ülke haline geldi. Önümüzdeki yıllara baktığımız zamanda 2017 yılında Türkiye’nin özel sektör yatırımları vermiş olduğumuz teşvik belgeleri rakam anlamında yüzde 82 oranında arttı” şeklinde ifade etti.
“2018’İN İLK ÇEYREK BÜYÜMESİ YÜZDE 7 BUÇUK SEVİYESİNDE GELECEK”
2018 yılı beklentileri hakkında bilgiler veren Zeybekci: “2018’in ilk çeyrek büyümesi yüzde 7 buçuk seviyesinde gelecek. İhracatla ilgili beklentilerimiz 2016’ın sonundan itibaren bugüne kadar 18 – 19 aydan beri Türkiye’nin ihracatı hep 2 haneli olarak büyümeye devam ediyor. Son 1 yıllık ihracatın büyümesine bakarsak ta yüzde 10,4’lük bir artışla büyüyor. 2017 yılının Nisan ayı itibariyle 144 milyar dolar civarında olan ihracatımız 2018’in Nisan ayı sonunda 12 aylığa baktığımızda da 161 buçuk milyar dolara geldi. Her ay rekor kırarak devam ediyoruz. 2018’in sonunda da 139 milyar dolar olan orta vadeli hükümet programındaki hedefimizde revize ederek; 172 milyar doların üzerinde çok rahat bir şekilde çıkacağımızı söylüyoruz. İstihdamla rakamlarında yaklaşık olarak 2 puanlık bir işsizlik oranımızda bir iyileşme oldu. 1 milyon 350 bin vatandaşımızı son 12 ay içinde iş sahibi yaptık. Global krizden sonra Avrupa birliğinin tamamından daha fazla vatandaşımızı iş sahibi yaptık. Yaklaşık olarak 29 milyon çalışan insanımız ortaya geldi. Bizim işsizlik rakamımız 10,80 veya 11 civarındaysa bu düşük bir rakam değildir. Biz Türkiye olarak bir realitemiz var. Ortalama net nüfus artışımız 1 milyon. İş gücüne katılım oranıyla beraber biz her sene 1 milyonun üzerinde vatandaşımızı iş sahibi yapmak zorundayız. Dolayısıyla Türkiye’nin iş gücü oranı yani işsizlik oranıyla ilgili biz yüzde 6’nın üzerinde büyüme zorunluluğu olan bir ülkeyiz ki işsizlik rakamlarımızı bu seviyenin altında tutalım. Biraz daha aşağı indirmek istiyorsak da ortalamamızı yüzde 7’lere çıkarmamız lazım” dedi.
“CUMHURBAŞKANIMIZIN AÇIKLADIĞI MANİFESTO; ÖNÜMÜZDEKİ 5 YILLIK BİR ANAYASADIR”
Dünya Bankası’nın ‘Türkiye bu yıl sonunda 4,7 büyür’ şeklindeki açıklamasına da değinen Bakan Zeybekci, “Bununla ilgili de elimizde çok büyük değerlerde var. Bugün Dünya Bankası, değerlendirmesini yukarıya doğru revize etti. Yani yılın ilk 4 ayının sonunda 2018’le ilgili Türkiye’nin büyümesini yukarı yönde revize etti. 2017 yılının başında Şubat ayında ‘Türkiye yüzde 6 ve üzerinde büyüyecek’ demiştik. Ekonomi Bakanı olarak bunu açıklamıştık. Onlar o zaman dünya bankası İMF, Avrupa Birliği Komisyonu ve benzeri ortak açıklamalarında ‘Türkiye yüze 2,5 ile yüzde 3 aralığında büyüyecek’ dendi. Biz onlara ‘revize edecekler’ dedik. Ortalama 4 – 5 defa revize ettiler. Şimdi 1’inci revizeler geliyor. Türkiye’nin büyümesi çok daha yukarıda olacak. Haziran sonuna doğru 2’nci revizeler gelecek. Sonra Ağustos sonu gibi bunlar 3-4 defa daha revize edilecek, Türkiye 2018 yılında Türkiye yüzde 6 seviyesinde sağlıklı bir büyümeyi gerçekleştirecek. Diğer taraftan Türkiye bütün bunları gerçekleştirirken de enflasyonla mücadeleyi çok güçlü bir şekilde yaparak bunları yapması gerekiyor. Türkiye bu kadar büyürken; insanlarımız bu büyümeyi ve refahı niye hissetmiyorlar? Çünkü insanlarımızın refah beklentileri büyüme hızımızdan daha hızlı artıyor. 11 bin dolar milli seviyesinde olan Türkiye’de insanlar doğru bir taleple 20 bin milyar dolarlık bir refah seviyesiyle insanlarımız yaşamak istiyor. Öyle bir talep içindeler. Çünkü dünyayı seyrediyorlar. Daha çok istemek aslında Türkiye için bir motivasyondur. Enflasyonun sebeplerinden bir tanesi de budur. Talebin arzdan daha fazla olması. Ama burada insanlarımızın en önemli şeyi biz niye bunu hissetmiyoruz? Beklentilerimiz çok daha fazla. 2003 yılında 3,3 dolarlık günlük tüketim seviyesiyle yaşayan Türkiye’de yaklaşık olarak yüzde 40’ı 3,30 dolarlık günlük harcama seviyesinin altında yaşıyor. Bugün bu oran sıfırdır. Aslında bu çok önemli bir gelişmedir. Bu yetmez tabii ki, çok daha fazlasını yapmamız lazım. Onun için Cumhurbaşkanımızın açıkladığı manifesto; yani önümüzdeki 5 yıllıkla ilgili bir anayasadır o. Yaklaşık 17 – 18 başlık altında toplayabileceğimiz Türkiye’nin geleceğinin planlandığı, Türkiye’nin muhasır medeniyet seviyesinin çok daha ilerisine gittiğinde çok daha iyisini yapmakla ilgili heyecanımızın dile getirilmesiydi. Bugüne kadar bunlar gerçekleştirildi” dedi.
ALPER PARLAK-DOĞAN AKŞİT