Doğaya yakın olmak, insana farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Tüm alışkanlıklarından sıyrılıp, her şeye uzaktan bakmayı görüyorsun. Mümkün ve imkansızın uç noktalarını iliklerine kadar hissediyorsun. Uzun yolculuklarda yolları süsleyen, bizleri büyüleyen; kimi haneler için geçim kaynağı, kimi tarlalar için süs çiçeği olan. Aslında sanatta, bilimde, sanatta ve mitolojide çok yeri olan ve nesilden nesle, yöreden […]
Doğaya yakın olmak, insana farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Tüm alışkanlıklarından sıyrılıp, her şeye uzaktan bakmayı görüyorsun. Mümkün ve imkansızın uç noktalarını iliklerine kadar hissediyorsun.
Uzun yolculuklarda yolları süsleyen, bizleri büyüleyen; kimi haneler için geçim kaynağı, kimi tarlalar için süs çiçeği olan. Aslında sanatta, bilimde, sanatta ve mitolojide çok yeri olan ve nesilden nesle, yöreden yöreye adı farklı şekillerde söylenen; ayçiçeği, günebakan, gündöndü, günçiçeği, günaşık, güntabak, güne tapan, çiğdem, devriamber, deranber, aydın çiçeği, vardıvan, simiska, şemşamer. Evet, bu güzellik, içinde binlerce hazine saklayan o güzel bitki ilham kaynağım oldu.
Bu güzel çiçeği biraz biliyorsanız dünyanın en platonik en imkansız aşkını yaşadığını da bilirsiniz. Çiçek güne aşıktır, gün geceye…
Güneşi görür görmez yüzünü o altın tepsiye çevirir günaşık, gün batana kadar. Gün de her daim gecenin, karanlığın peşindedir. Yani çiçek günü kovalar, gün geceyi. Bu günaşık daha ufak bir tomurcukken başlar güneşi takip etmeye altın sarısı tacı yüzünün etrafında, suyu çok sevmesine rağmen asla gölgeyi sevmez, güneşe açar gözlerini ama güneş gecenin peşinden gidip de o çiçeği takip etmeyi bıraktığı an, başını önüne eğer güzel ay çiçeği ve sabahı bekler tüm umuduyla.
İçinde Leonardo Fibonacci’yi gizler günebakan, mitolojiyi, Vincent Van Gogh’u, Apollon’u, Klytie’yi ve Zeus’u ama gel gör ki güneşe aşkını yenemez, kavrulur da kavrulur sıcağın içinde.
Peki, büyük aşkı güneş? Güneş yine bildiğiniz gibi; o da asla kavuşamayacağı gecenin peşinde. Silsile uzar gider. Kimse kimseye kavuşamaz.