Bayramlar, insanların sevinçli anlarının birer göstergesidir. Sevdiklerimizle, dostlarımızla, yakınlarımızla bu sevinçli anları birlikte geçiririz. Sorunlar bir süreliğine yakınımızdan uzak tutulur. Bayram coşkusu bundan yirmi otuz yıl önce daha belirgin olarak görülebiliyordu. O zaman ancak bayramdan bayrama güzel giysiler alınıyor, güzel yiyecekler önümüze geliyor, diğer insanlarla benzer mutluluk anlarını yaşıyorduk. O zamanlardan günümüze baktığımızda, bayram algısı çok değişti. Şimdi insanlar, bunlara kavuşabilmek için bayramın gelmesini beklemiyorlar.
Günümüzde insanların çoğu tüketim toplumunun faal bir üyesi durumundadır. İhtiyaçtan değil, canları sıkılınca alışverişe sığınıyorlar. Bazen ölçüyü kaçırıyorlar, gelirlerinin üzerinde harcamada bulunuyorlar. Bu ölçüsüz alışverişler zaman zaman dünyalarının kararmasına neden olabiliyor. Bu nedenle aile dramlarının da ortaya çıktığını görüyoruz, duyuyoruz. Birazcık matematik bilen bir insan bile harcamalardaki dengesizliğin nelere mal olacağını bilir. Bu basit gerçekleri bilebilmemiz için duvara toslamamız gerekmiyor. Bilimsel düşünen ve aklı başında her insan bunun farkındadır.
Toplumu ve toplumsal savruluşları anlamadan yürüyenler bin bir sıkıntıyla karşılaşıyor. Mutlu olabilmek, iyi yaşayabilmek için aklımızı, mantığımızı ve düşüncemizi harekete geçirmemiz gerekiyor. Bireyler olarak kendimiz düşünmezsek, bizim yerimize düşünenler bulunur. Bilimler ve matematik insanın daha güzel yaşayabilmesi, hayatı anlamlandırabilmesi içindir. Aynı biçimde benzer insanlar yerine, “kendimiz” olabilirsek daha doğru ve olumlu çizgide ilerleriz.
Sokağa çıkıp baktığınız zaman varlıklı ile yoksulu ayırt etmek mümkün değil. Herkes bir şekilde çılgınca tüketim faaliyeti içinde. Nasıl tüketiliyor anlamak mümkün değil. Tabii bütün bunlar kredi kartları ve gelecekten borçlanmayla olabiliyor. İnsanlar AVM’lerden sepetlere doldurup doldurup gidiyor. Kredi kartlarının “yetersiz bakiye” diye uyarması felaketin boyutlarını gösteriyor. Böyle zamanlarda insanlar cüzdandan başka kredi kartları arayışına giriyorlar. Gelirler yetersiz, insanlar tüketmek istiyor. Gerçekten sıkıntılı bir durum.
Eskiden tüketim maddelerine gelen zamları karşılayacak şekilde ücretler arttırılır, bir süreliğine rahatlanırdı. Şimdi öyle bir durum olmadığına göre daha dikkatli olmanın gereği ortada. Böyle durumlarda ele güne muhtaç olunuyor, onlar da benzer sorunları yaşadıklarından sorun yine çözümsüz kalıyor. Bu duruma düşmemek elimizde. Hesaplı olmak, bugünü ve yarını görebilmek insanın elinde. Tüketim çılgınlığının insanı nerelere sürüklediği ortada. Emeği ve alın teriyle yaşayanlar bu çılgınlığın yol açtığı sıkıntıları biliyorlar. Emek gelirleri arttırılmadan bu yarışa devam edemeyiz.
Eskiden alışverişler bayramdan bayrama artardı. Yeni giysiler bayramdan bayrama alınırdı giysiler de en özel zamanlarda giyilirdi. Şimdi ise insanlar her an alışveriş yapma ihtiyacı hissediyor. Günümüzde tüketmeyen ve az tüketen zaten insandan sayılmıyor. Gereksiz eşyalarla evlerimizi dolduruyoruz; belki de aldıklarımızı hiç kullanmıyoruz ya da bir kez kullanıyoruz. Tam bir bencillik, tam bir savurganlık. Birçok insan bu çıkmazın içine saplanmış durumda. Çevrenizdekilerle biraz konuştuğunuzda bunu hemen anlarsınız.
Halbuki bayramlar insanların birbirleriyle kaynaşmaları, yakınlaşmaları açısından önemli bir fırsat. Yılda birkaç kez buluşabilen bu insanlar, bayramı daha neşeli daha güzel bir hale getirebilirler. Bayramların konuşmak, anlaşmak, dostluğu ilerletmek için uygun bir zaman aralığı olduğunu bilmeliyiz. Ekonomik nedenlerden dolayı sık sık bir araya gelemediğimiz için bu güzellikleri her zaman yaşayamayabiliriz. Bayramlarda kendimizin bir değerlendirmesini yapalım, bir arada olmanın güzelliğini hissedelim.
Bayramlarda çocuklarımızı, gençlerimizi, onların geleceğini; eğitim sisteminin çıkmazlarını yaşamsal sorunlarımızı konuşabiliriz. Bayram günlerini bu nedenle daha güzel, daha anlamlı bir şekilde değerlendirebiliriz. İnsanların her zaman sorunları olmuştur; insanlık sorunlarını her zaman çözebilecek durumdadır. Tabii bu sorunların farkına varırsa, insanın insana olan yabancılaşmasını azaltabilirse. Toplumsal duyarlılığı olanlar bunu bize yaşamlarıyla, yaşamdaki duruşlarıyla anlatmaya çalışıyorlar.