ALİ YAĞLI ABİMİZİN ARDINDAN

Başarılı iş insanları her zaman toplumun dikkatini çeker. Hele bu kişi hemşeriniz ise algıda seçicilik devreye girer. Yollarınızın kesişme ihtimali ise herhangi bir kişiye göre daha yüksektir. İşte böyle, Bereket Enerji’nin ortaklarından, Çal yöresinden hemşerimiz Ali Yağlı tam da anlatmaya çalıştığımın karşılığıdır.

2006 Çal Yöresi Sempozyumu hazırlık çalışmaları içindeyiz. İl dışından konuk çağıracağız, yemek vereceğiz, sempozyum kitabı bastıracağız. Anlayacağınız destekçilere ihtiyacımız var. Yörenin iş insanlarının kapısını çalmaya başlayınca Kuyumcu iş hanındaki ofisinde Ali Yağlı’ya da gidiyoruz. Yörenin sanatçılarının eserlerinden oluşan resim sergimizden bir resim satın almayı hiç tereddütsüz kabul ediyor. Asıl önemlisi bu vesile ile yüz yüze tanıştık ya artık arada bir görüşür oluyoruz. Bu görüşmelerin çoğunda kayın biraderi Alihsan Keskin’de bulunuyordu.

DEBA binasına taşınınca, üniversiteye yakınlığından olsa gerek daha sıkça görüşür olduk. Mütevazi bir ofis, doğal bitki çayı ikramı, odanın duvarlarında hidroelektrik santrallerini gösterir tablolar ve Türkiye Haritası içinde beni en çok etkileyen, üzerinde projelere dair yazı eksik olmayan yazı tahtası.

Üniversite kampüsünde yapımına katkıda bulundukları enerji evi vesilesi ile bazı akademisyenler ile tanışıktı. Benim rektörü adaylığımı destekleme gayretlerini unutamam.

Ali abi, aktarmacı değildi, özgündü, hemen her konuda kendine ait fikirleri olan ve kendi aklına değer veren biri idi. Memleketi Süller ile ilişkisini hiç kesmemişti. Her yıl sınıf arkadaşları ile Süller’de pekmez kaynatırdı. Misafirlerini ağırlamak için güzel bir ev de yaptırmıştı.

Bi gün ona dedim ki; “Ali abi şu Çalgüner evini siz alsanız, restore edilmeyi bekliyor, burası size yakışır”. Söylediğime yabancı değildi, belli ki bu konuyu daha önce düşünmüştü. “Sen ne istiyorlar bi sor soruştur, şimdi ben istersem almak zorlaşır” dedi. Benim araştırmam sonuçlanmadan aldığını duyduk pek sevindik.

Bi gün beni aradı ofise beklediğini söyledi. Hastalığı ile ilgili olarak henüz tanı almıştı. Nasıl bir yol izleneceğine dair istişarede bulunduk. Hastalığından sağ kalım oldukça yüksekti. Bu bilgim eşliğinde kendisine ve ailesine bilgi ve umut verdim. Sonrasını bazen yüz yüze bazen telefonla takip eder olduk.

Yine bir gün ofise çağırdı ve doğrudan konuyu Çalgüner evine getirdi. Hocam dedi, sen bu işlere meraklısın, biz burayı restore ettireceğiz ama fonksiyon konusunda sen de bu işin içinde ol ve bi düşün bakalım dedi. Önce konu üzerinde bir seri görüşme yaptık. Onun fikri Süller’de yıllardır yapageldiği pekmez kaynatma ritüeli için bir mekandı. Görüşmeler neticesinde aynı avluya bakan iki evin birinfr yörenin etnografik malzemelerinin sergilenebileceği, diğerinde ise Müftü Ahmet İzzet Çalgüner’in merkeze alındığı, yörenin kurtuluş savaşında coğrafya ve insanlara bakan yönünün anlatıldığı, resimli ve kronolojik bir tarih anlatısı olabileceğine dair prensip kararına vardık. Ali abim yine de misafirhane fikrinden vazgeçemedi ve o zaman misafirhaneyi Kültür Evinin bitişiği bir alanda yaparız dedi. Bir şeyi de hiç kabul etmedi, ne zaman bu kültür evinde Ali Yağlı’nın hayatını anlatan bir köşemizde olsun desem konuyu değiştirmeyi tercih etti. Mütevazilik onun için bir yaşam tarzı idi.

Bir gün yine aradı, hastalığının tedavisine katkıda bulunan hekim hocaları Süller’e çağırmış. Biz hekimler hastalarımızdan çok davet alırız. İş yükünden olsa gerek pek icap edemeyiz. Ali abinin davetinin karşılık bulmasını onun bir başarısı olarak şuracığa not düşeyim. Hocalara yöreyi gezdirmek istiyor ama nereden başlamalı, nasıl devam etmeli de memnuniyet olmalı pek emin değil. Benden bu kaygılar ile rehberlik isteyince, yılların Çal gezgini ve gezdireni olarak dedim ki; “Abi sen hiç merak etme, programı da bana bırak, ben sizi ve misafirleri memnuniyet garantili gezdiririm”. Süller Çalgüner evi ile başlayan gezimiz, Şalvan Camii, Kayıpazarı, Hançalar Köprüsü, Lermenoz Şarapçılık ve Lairbenoz tapınağı ile devam etti. Misafirlerin çok memnun kalması, Ali abimizi de çok memnun etmişti. Onun memnuniyeti tabii ki beni ve Alihsan beyi de fazlası ile memnun etti.

Hastalığı çok çabuk ilerledi. Galiba tanıda biraz gecikilmişti. Hastalığın kaynağı yok edilse bile uzak metastazları ile baş edilemedi. Kendisini verimli bir çağında kaybettik. Başlattığı Çalgüner Kültür Evi projesini devam ettirilmesi onu ve hatırasını yaşatırken, amel defterini de açık tutacak vesilelerden biri olacaktır diye düşünüyorum. Mekanı cennet olsun.